Bellek sayfamızı, takvim yapraklarını 2016 Haziran’ına geri getirerek ülkemizde kurulması planlanmış olan Koordinasyon Ofisi’ne karşı halkın büyük bir kesimi tarafından verilen ‘reddediyoruz’ mücadelesini yeniden hatırlamaya ayırdık. Kuşkusuz ki süreci tüm detayları ile bu sayfaya sığdırabilmek mümkün değildir. Bu nedenle yazıda; sürecin geçmişine ve halkın tepkisinin nedenlerine değinecek, son olarak ise reddediyoruz mücadelesinin geçmişte verilen diğer mücadelelere kıyasla fark yarattığı önemli noktalarının altını çizeceğiz.
Ülkemizde TC Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurtdışı Koordinasyon Ofisi kurulması amacıyla kktc hükümeti ile TC arasında bir anlaşma imzalanmıştı. Anlaşmaya göre Kıbrıs’ın kuzeyindeki gençlik kamplarının ve spor tesislerinin inşası, modernizasyonu ve işletilmesinde bu ofis yetkili olacak ve kuzeydeki yönetim, ofis tarafından uygun görülen projelerin hayata geçirilmesine engel olamayacaktı. Ülkemizdeki gençlik, spor ve kültür dairelerinin işlevsizleşmesine, kendi kendini yönetemez duruma düşmesine, ofis personelinin istihdamından tutun da ofisin başına atanacak kişinin TC hükümetince belirlenecek olmasına, kısacası Kıbrıslı Türk halkının karar alma mekanizmalarında söz sahibi olamayacak oluşuna, başta gençler olmak üzere, halkın geniş kesimlerince karşı çıkıldı.
İlk olarak 2013 yılının sonuna doğru varlığından haberdar olunan anlaşma, 2014 yılında CTP-DP döneminde Serdar Denktaş ile TC Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç arasında imzalandıktan sonra, Bakanlar Kurulu’nda onaylanmış ve Meclis’in bilgisine sunulmuştu. Sonrasında öneri, o dönemde milletvekili olan Zeki Çeler tarafından yasanın içeriği ve usulüne yönelik yapılan itiraz neticesinde dönemin Başbakanı Özkan Yorgancıoğlu tarafından geri çekildi. Anlaşma 2015 yılında yeniden gündeme geldiğinde, Baraka Kültür Merkezi önderliğinde, meclis önü direniş çadırları kurulacak; bu direniş ise halk nezdinde meşru bir zemine oturacak platformun temelini atacaktır. Tüm bunlar yaşanırken, CTP ise her zamanki tutumu ile, süreçten günah çıkartmak adına, ayrı bir eylem örgütlemeye çalışsada, başta kendi tabanından olmak üzere toplumdan gelen baskıya direnemeyerek platforma dahil olmak zorunda kaldı. Reddediyoruz Plaformunun yarattığı baskı,
TDP ve BKP’nin Yüksek İdare Mahkemesi’ne başvuru yapmasını ve önerinin Meclis gündeminden geri çekilmesini sağladı. Son olarak anlaşma metni 2016 yılına gelindiğinde, hükümette bulunan UBP-DP tarafından, usule de dikkat edilerek, önce Meclis alt komitesine sonra da tasarı olarak Meclis gündemine taşındı. Bu andan itibaren dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı tarafından Anayasa Mahkemesi’ne havale edilen yasanın, Mahkeme tarafından Anayasa’ya aykırı bulunacağı güne değin, 70’i aşkın sivil toplum örgütü, sendika ve siyasi partinin bileşenlerini oluşturduğu Reddediyoruz Platformu çatısı altındaki mücadele, ivmesini daha da artıracaktır. Direnen halk, Meclis önünde çadırlar kurup nöbetler tutarak, sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanarak, dansından konserine, bisikletlerle yapılan pedal eyleminden kitlesel protesto yürüyüşüne kadar bir dizi eylemlilik sürecini sokakta örgütleyecektir.
AKP tarafından dayatılan anlaşmaya karşı direnen Kıbrıslı Türk halkı, mücadeleden zaferle çıkmıştır. Geçmişteki benzer mücadele örneklerini belleklerimizde yeniden canlandırdığımız zaman, emeklilik yaşının artırılmasından kadınların yıpranma payının kaldırılmasına, sözde Sosyal Güvenlik Yasası’ndan Göç Yasası’na, Türkiye’den borularla su getirilmesinden daha nicelerine karşı verilen mücadelelerde yenilen halkın, Koordinasyon Ofisi’ne karşı olan mücadelesinden nasıl kazanımla çıktığının cevabı, reddediyoruz direnişinin örgütlenişinde kazanılan karakteristik farklarda aranmalıdır. Bu farklar ise kuşkusuz; mücadele boyunca kullanılan Meclis, hukuk ve medya alanları arasında denge kurulmasından, salt bir alana dalıp boğulmak yerine sokağın merkeze alınmasından, sadece sol cenaha hitap etmek yerine Koordinasyon Ofisi ile ortaya çıkacak sıkıntıların tüm Kıbrıslı Türkleri etkileyeceğini anlatarak sağ görüşlü kitlelerin de desteğinin alınabilmesinden, süreci herhangi bir siyasi partinin kendi güdümüne almayı başaramadığı; tam aksine, fikirlerin sokakta rahatça ifade edilebildiği, tepkilerin ise özgürce hayat bulabildiği, yaratıcılıkla bezenmiş bir mücadele anlayışından kaynaklanmaktadır.
Recent Comments