Ters Esen Rüzgâra Rağmen Devrimci Bir Çaba: Özgürlük Dergisi – Ali Şahin

 

Kıbrıslı Türk halkının varoluş mücadelesini üstlenmek zorunda olan Kıbrıslı Türk solu, içinden çıktığı halkın tarihsel sürecini araştırmak sorumluluğundayken, aynı zamanda kendi tarihinin üstünde biriken tozu toprağı da kaldırmakla yükümlüdür. Çünkü doğru ve yanlışlarıyla uzunca bir süredir mücadele yürüten bir sol hareket olmasına rağmen bu solun özellikle yakın tarihine ilişkin araştırma ve çalışmalar maalesef çok sınırlıdır. Mücadelenin sürekliliği, geçmişle bugünü birbirine bağlayabilen bir hafıza ile mümkündür. Bugün sol içinde geçmişle günümüz mücadelesi üzerinden ortaya çıkan gerilimler, mücadelenin aslında dünün çabalarının bugüne uygun bir biçimde dönüşerek şekillenmesiyle değil, dünden kopukmuşçasına verilmesi sonucu yaşanıyor: Yeniler eskiyi bilmiyor, eskiler yeniye ulaşamıyor. Bu durumun tabii ki çeşitli sebepleri vardır. Yarım asırlık partiler bile kendi tarihleri için kılını kıpırdatmıyorsa, bahse konu hareketsizlik sadece tembellikle izah edilemez. Bu yazının konusu solun genelinin “tarihsizleşmesi” olmadığı için ayrıntıya girmiyoruz. Fakat şurası kesindir ki, her şey gibi bugünün sorunlarının da bir tarihi vardır ve o tarihi bilmeden sorunlara çözümler bulunamaz. Geçmişi örten tabakayı deşmeden de o tarih öğrenilemez.

Halk-Der geleneği 

Kıbrıslı Türk solu içerisinde çok önemli bir siyasal çizgiyi temsil etmesine rağmen ortaya koyduğu teorik ve pratik birikimi bugüne süreklilik içinde taşıyamamış olan bir gelenek; Halkla Dayanışma ve Kültür Derneği (Halk-Der)… Bu durum, bu çizgiyi sahiplenen örgütlenmelerin uzunca bir süre Halk-Der gibi dernek veya dergi çevresi şeklindeki çabaların ötesine geçememesiyle ilgilidir. Çünkü devrimci mücadelenin yükselmesi sonucu ortaya çıkan yeni görevler, ancak bu yeni duruma uygun siyasal araçlar yaratılabildiği oranda, yani devrimci bir parti ihtiyacını karşılamakla mümkün olabilir. Halk-Der geleneği bu anlamda hep zafiyet taşıyan bir çizgiye sahip oldu veya başka partilerin çevresinde bir hizip olarak sönümlendi ya da fikriyatını yitirerek örgütlü karakterini kaybetti. Hâl böyle olunca Halk-Der, gündelik mücadelede vücut bulan siyasal fikirlerden çok kişilerin anılarında yaşayan bir mite dönüştü. Halk-Der geleneğinin bir parçası olarak, o gelenek içerisinde oluşan neredeyse her örgütlenmenin yaşadığı kadere mahkûm olmuş bir dergi olan “Özgürlük”, Kıbrıslı Türk solunun özgün çaba ve üretimleri arasında bilinmesi gereken en değerlilerden biridir.

Kıbrıslı Türk solunun ikinci kuşağı diyebileceğimiz dönem, özellikle politik ve fiili şartların sonucu olarak Türkiye devrimci hareketi ile dirsek teması halinde oluştu. Kıbrıslı Türk aydınları ve gençleri 1968’den 1980’e  kadar hem fiilen hem de fikren Türkiye solu ile yoğun bir etkileşim içine girdiler. Adanın kuzeyinin Türkiye’nin kontrolü altında olması, orada yaşanan gelişmelerin ülkemizi de etkilemesine sebep oldu ve Türkiye’de yaşanan 12 Eylül darbesi ile Kıbrıslı Türk solu da önemli bir yara aldı. 1976-81 arası dönemde oluşan Halk-Der de bu süreç neticesinde çeşitli tartışmalar sonucu sönümlendi.  İşte “Özgürlük” dergisi bu sönümlenme ve dağılma süreci sonrası yeni bir örgütlenme yaratma iddiası ile Eylül 1985’te yayın hayatına başladı. Ocak 1990’a kadar 36 sayı yayımlanan Özgürlük, her ne kadar ilk başlarda solun tümünün kendini ifade ettiği bir platform şeklinde olsa da kısa bir süre sonra kendi çizgisini netleştiren ve ilk sayıda vurguladığı örgütlenme çabasıyla tutarlı bir şekle büründü. Aslında Özgürlük, Halk-Der geleneğini sahiplenen kesimlerin 1981 sonrasındaki ilk çabası değildi. Halk-Der’in sönümlenmesinden sonra kültür-sanat alanında çeşitli dernekler örgütlenmiş ve halk içinde önemli bir ilişki ağına sahip olmuştu. Ancak Özgürlük ile birlikte bu çabalar hem yoğunlaşmış hem de merkezileşmeye başlamıştır. Özgürlük dergisi, hem Halk-Der geleneğinin 1981’e kadar olan yaşamında dağınık ve eksikliklerle yürüttüğü yayın boşluğunu gidermeye yönelik güçlü bir çaba olmuş hem de solun geneline ilişkin önemli tartışmalar ve araştırmalar yürütmüştür. Bu tartışmalar hem Kıbrıs hem de dünyaya ilişkindir.

İki halk tespiti ve barış mücadelesi

Dergi, Halk-Der’in devrimci hareket içerisinde en önemli ayırt edici yanı olan iki halk tespitini, yani Kıbrıslı Türk halkının varlığını çeşitli araştırmalarla kaleme almış ve geçmişte yapılan doğru bir tespiti berraklaştırmıştır. Eylül 1987 sayısında ifade edilen şekliyle; “Bir kara kader olarak yüzyılların içinden süzülerek şekillenen Kıbrıs Türk halkı gerçeğine sarılmak, bu karakteri savunmak ivedi görevdir.”  cümlesi, Kıbrıslı Türk halkına ilişkin yapılan en kısa ve açıklayıcı tespitlerden biridir. Berraklaştırılan Kıbrıslı Türk halkı tespiti ile Özgürlük, dönemin solu içinde bile yayılan ayrılıkçı rüzgârlardan etkilenmez ve her şartta Kıbrıslı Elen sosyalistlerle ilişki kurarak barış mücadelesini büyütmek için var gücüyle çalışır. Kıbrıs’ın güneyinde yayımlanan “Duvarların İçinden” dergisiyle kurulan ilişkiler, karşılıklı röportajlarla fikirsel tartışmalara zemin sunar. İki dergi çevresinin kurduğu ilişki, Lefkoşa’nın güneyinde ve kuzeyinde ortak afişleme çalışmalarıyla arttırılır. Öte yandan Kıbrıs’ın sosyo-ekonomik gelişimi ve yapısı derginin çeşitli sayılarında  ele alınmış ve Kıbrıs sorununun tarihi, oluşan egemen blok ve emperyalizmin ada üstündeki tahakküm biçimi tartışılmaya çalışılmıştır. Yapılan tespitler, Kıbrıs’ın birleştirmesi mücadelesinin emekçilerin mücadelesinden bağımsız düşünülemeyeceğinin altını çizer. Kıbrıs’a dair konuların yanında hem dünya sosyalist hareketinin geçmiş ve güncel mücadeleleri hem reel sosyalist deneyimlerin kazanımları ve sorunları Özgürlük sayfalarında defalarca yer bulmuştur. Özellikle sosyalist ülkelerde yaşanan geriye dönüş süreçleri çok doğru bir şekilde analiz edilmiştir.

Kıbrıslı-Türkiyeli çelişkisi yoktur, ezen-ezilen çelişkisi vardır

Dünya ile ilişkisi çok sınırlı küçücük bir ada yarısında sosyalist mücadeleyi doğru bir şekilde ele almak dönemin şartlarında hafife alınmayacak bir iştir. Öte yandan günümüzde halen süren bir tartışma olan Türkiye’den adanın kuzeyine gelen nüfusla ilgili tartışmalar, devrimci bir perspektifle Özgürlük çevresince yapılmış ve bu kesimler içerisindeki emekçilerle birlikte önemli mücadele örnekleri yaratılmıştır. Bu örneklerin en önemlilerinden biri, ağırlıkla Karpaz köylerinden olan Türkiye kökenli Kıbrıslı Türklerin örgütlendiği Narenciye Kesim Ekipleri Birliği’dir. Bu birlik, narenciye üretim ve kesiminin o dönemki çalışma yaşamında kapladığı yer üzerinden o denli büyümüştür ki 15 Kasım 1986’da Lefkoşa’da bir miting bile düzenler*. Bu örgütlenme, Özgürlük tarafından savunulan “Kıbrıslı-Türkiyeli çelişkisi yoktur, ezen-ezilen ilişkisi vardır” mantığının sonucu mümkün olabilmiştir. Türkiye’nin adanın kuzeyini işgal etmesi ve adaya kendi amaçları doğrultusunda nüfus taşıması ile gelen bu kesim içinde çoğunluğu oluşturan yoksulları ve emekçileri ayırt edebilmesi, Özgürlük çevresinin önemli başarılarındandır. Dergide yer alan yazıların yanında dönem dönem çeşitli broşür, bildirge ve kitapçıklar da yayımlayan Özgürlük çevresi, devrimcilerin ideolojik mücadelesi açısında çok önemli bir görevi yerine getirmiştir.

Gençlik, kültür, kitap…

Özgürlük ile başlayan süreç hem var olan alan örgütlenmelerinin büyümesi ve yenilerinin oluşmasını beraberinde getirmiş hem de Özgürlük çevresinin yine bir dernek üstünden olsa da örgütlemesini sağlamıştır. Kültür-sanat alanında büyüyen hareket bir taraftan da üniversite gençliği içerisinde örgütlenmiş ve Türkiye’de okuyan Kıbrıslı öğrenciler, Kıbrıs Devrimci Yüksek Öğrenim Gençliği (KDYÖG) isimli örgütü kurmuştur. KDYÖG o dönem yeni kurulan DAÜ’de de ilişkiler geliştirerek DAÜ Öğrenci Birliği’nde kayda değer bir güç sahibi olmuştur. Bugün bambaşka bir noktaya gelmiş olsa da Işık Kitabevi de Özgürlük çevresinin örgütlü çabasının bir parçası olarak kurulmuştur. Tüm bu geniş örgütlenme ağının içerisinde merkezi bir siyasi işlevi karşılamak için 1988 yılında Kıbrıs Halkla Dayanışma Derneği (Kıbrıs Halk-Der) kurulmuş fakat geçmiş Halk-Der’e kıyasla çok sınırlı bir etkiye sahip olmuştur.

Geri çekilmenin rüzgârı

Sosyalist mücadelenin dünya çapında gerilediği bir dönemde Özgürlük dergisi ve ilişki ağı üzerinden oluşan örgütlenmeler de geri çekilmenin rüzgârından payına düşeni alır ve türlü baskılara, yargılamalara rağmen süren çaba, Ocak 1990’da son bulur. Fikirsel bir gelenek üzerinden yeni bir örgütlenme yaratma amacı yeniden sekteye uğramış ve Halk-Der geleneğinin önemli isimleri zaman içerisinde fikirsel olarak farklılaşmıştır. Yaratılan teorik ve pratik birikimi bugünde yaşatmak ise yeni kuşaklara kalmıştır. Çünkü politik bir gelenek kişilerle değil fikir ve pratikle yaşayabilir.

 

*Narenciye kesim işçilerinin çalışma şartları ve mücadelesi, o dönem bu kesim içinde işçilik yapan Ali Gören tarafından “Portakal” ismiyle türküleştirilmiş ve yıllar sonra Sol Anahtarı tarafından seslendirilerek “Başka Bir Şarkı” isimle albümde yer almıştır.

özgürlük resim