Sanat ve Kıbrıs – Saadet Çaluda

Kendinize hiç sordunuz mu; ülkemizin ne yönde yapacağı bir girişim onu geliştirebilir? Biz halkımızın hangi alanlarda tanınmasını istiyoruz? Bunları düşünmek, çözüm üretmek ve olmasını beklemek… Sanat alanında gelişemeyen bir toplum, hangi alanda var olabilmiştir, İlerlemiştir ki…

Bizim adamız geçmişten günümüze birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Birçok kültürü tanımış ve geliştirmiştir. Bunlarla birlikte birçok sanat dalı da tanımıştır. Mesela müzik kısmını ele alalım. Müzik gerçekten insanların kendini ifade edebileceği, en hüzünlü, en sevinçli, en yoğun duygularda boğulurken bile bir melodi ile kendine gelebileceği önemli bir alandır. Bir enstrüman çalmak, bırakın kas gelişimini zihinsel olarak inanılmaz bir katkı sağlar. Her ne kadar bazı ilerici geçinen kişiler bunu reddetse de bu bilgi tartışmasız doğrudur. Maalesef adamızda sanata verilen değer çokmuş gibi olanı da yargılayanlar var. “Sanata harcama yapacağınıza siz önce yolları düzeltin, bırakın sanatı” gibi ağzından çıkanı duyamayanlar…

Gelelim sanat okuyan ya da okumak isteyen insanlara. Günümüzde müzik alanında sadece ortaokul-lise kademesi için Güzel Sanatlar Lisesi öğretim veriyor. Orada da sınırlı öğretmen, sınırlı çalgı seçimi sunuluyor. Üniversiteler sadece müzik öğretmeni yetiştiriyor. Yani hem müzisyen olup hem de öğretmen olmak istemiyor musun? O zaman müzik okumamalısın. Son yıllarda ülkemizde müzik alanında bir gelişim olarak, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası kuruldu. Her konserinde seyirci kitlesi inanılmaz. Birçok çalgının aynı anda sunduğu ahenkte; dans eder halde sanatla, huzurla dolu buluyorsun kendini. Devamında filarmoni orkestrası hayalini kuruyorsun.

Bir öğretmen olarak, öğrencimin sanata olan yeteneğini keşfetmek inanılmaz bir duygu. Hemen yönlendirmek, ilerletmek istiyorum. Ama sonra diyorum ki ‘nerede geliştirecek’ bu ülkede ne kadar ilerleyebilecek? Etrafımızda tanıdığımız birçok kişi en az müzik mezunu kişiler kadar enstrüman çalabilen, teorik bilgiye de sahip olmasına rağmen müzik dışında farklı kulvarlarda ekmeğini kazanmak durumunda kalıyor. Örneğin müzikte yetenekli bir hukuk mezunu birçok enstrüman çalabiliyorken ve buna küçük yaşta başlamışken neden büyüyünce hukuk okumayı seçiyor? Çünkü müzik alanında geleceği yok; çünkü sadece müzik öğretmeni olarak müzik yapma imkanı olan bir ülkede yaşıyor; çünkü hayatını idame ettirecek bir mesleği olmaksızın, müzik imkansıza yakın kalıyor. Bu durumu değiştirmek yeni başlangıçlarla olabilir ancak. Bu da esaslı bir yapılanmayı gerektirir. Mesela bir sanat akademisi… Hayal etsenize, herkesin ücretsiz bir şekilde eğitim alabileceği ve buradan mezun olabilecek kişilerin, bu alanda hayatlarını idame ettirebileceği yeni politikalar… Sanatın ve müziğin gelişebildiği, müzisyenlerin ise geçimini sağlayabildiği bir yapı ancak bu şekilde kurulabilir. Böyle bir anlayış müzikle amatör olarak ilgilenmek isteyen kişilere de katkı sağlayacaktır.

Büyük Frederich’in sözü işin özü niteliğindedir:

“Bir ülkede, akıl ve sanattan çok maddi servete kıymet verilirse bilinmelidir ki orada keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır.”