Sanat ve Bilimin Işığında, Emeğin Kurtuluşu, Devrimin Yürüyüşüdür 1 Mayıs

1 Mayıs… İşçinin, emekçinin ve ezilen tüm kesimlerin hak ve özgürlüklerini bir arada ifade edip, isyanını haykırabileceği yegâne gün…
Yüreğinin bir yarısı, tıpkı gökyüzü gibi kararıp toz tutmuş emekçiler, yaşadığı tüm sorunlara rağmen direnmeye devam ediyor ve yüreğinin, güneşli günleri özleyen diğer yarısına sığınarak o sihirli sözleri mırıldanıyor:

“Günlerin bugün getirdiği, baskı zulüm ve kandır.”

Evet, içten içe bu melodi yankılanıyor kulaklarda. Çünkü emekçilerin ve tüm ezilenlerin sokakta verdiği ekmek kavgası kadar gerçekliği barındırıyor Sarper Özsan’ın kaleminden çıkan bu sözler…

1970’li yılların ilk yarısında, sahneye oyun koyma çabası içerisinde olan Ankara Sanat Tiyatrosu, Özsan’dan oyunun müziklerini yapmasını ister. Oyun metninde Bertolt Brecht’in notuna rastlanır. Brecht’in notunda “işçiler marş söyleyerek sahneye girer” diye yazmaktadır, ancak ortada marş da söz de yoktur. Sarper Özsan, sahneye uygun marş aramaya başlar ancak bulamaz. Kendi deyimiyle “iş başa düşer” ve bir marş yazar. Özsan’ın sözlerini yazıp bestelediği bu marş, emekçiler ve halk kitleleri tarafından o kadar çok değer görür ki, ilerleyen dönemde kabına sığmaz, etkisi ülke dışına çıkarak yakın coğrafyada yer alan birçok ülke emekçileri tarafından sahiplenilir.

Ada yarımızda, kapitalizmin dizginsiz ve hoyrat biçimde yükselen neoliberal politikaları, çalışma yaşamında güvencesizlik, kuralsızlık, taşeronlaşmalarla karşılık buluyor. Bu da örgütsüz ve sendikasız olan özel sektör emekçileri başta olmak üzere, işçi, köylü, kamu emekçisi ayırt etmeksizin herkesi olumsuz yönde etkiliyor.

Artan döviz ve peşinden gelen faiz ve zamlar, düşük maaşla, uzun ve esnek çalışma saatlerine maruz kalan emekçilere ayakta kalma şansı tanımıyor. Kasiyerlere ise oturma şansı tanımıyor.

Hükümet, ayan beyan sermayenin güdümüyle hareket ederken, sistem içi sözde muhalefet ise kör bıçak misali sermayeyle bağlarını kesemiyor. İkisi aynı paranın iki yüzü gibi, ne adına asgari ücret denen kepazeliği en düşük kamu maaşına eşitlemeyi, ne özelde sendikasız işçi çalıştırılmasının yasaklanmasını, ne de servet vergisini hedefliyor.

Dahası, hükümet edenler pervasız biçimde büyüyen sermayeyi hiçbir şekilde denetime tabi tutmuyor. Yetmiyor, emekçiler günden güne yoksullaşırken hükümet eli ile teşvikler, hibeler, muafiyetler ve aflarla aynı sermaye semirtilip büyütülüyor.

Gericilik ve muhafazakarlaştırma politikalarının etkisiyle, bir yandan kadına yönelik şiddet, çocuk istismar vakaları, cinsel yönelim, etnik köken, ırka yönelik ayrımcılık artarak devam ederken, diğer yandan kültür-sanat faaliyetleri için zaten sınırlı olan imkânlar geriletiliyor. Sosyal konut, okul, hastane, yol gibi önemli ihtiyaçlar göz ardı edilerek kaynaklar, “itibardan tasarruf olmaz” gerici aklı ile külliyeye harcanıyor.

Yaratılan sistem sonucu halk açlık seviyesine sürüklenirken, planlı biçimde bilim ve sanat faaliyetleri yozlaştırılıyor. Faşist düşünceler topluma yayılmaya çalışılarak barış ve halkların kardeşleşme mücadelesine de ket vuruluyor.

Tüm bunlara ve çok daha fazlasına rağmen emekçiler, bıkmadan, usanmadan, yüreğinin güneşli günleri özleyen diğer yarısına sığınıp, sanatın dönüştürücü gücüne yaslanmaya ve içten içe o melodiyi mırıldanmaya devam ediyor. Bunu gören ve çözümü örgütlü mücadelede arayan bizlere de “o halde gelin sokağa çıkalım ve tüm mırıldandıklarımızı haykırışa dönüştürelim” demek düşüyor… Susmayıp hep bir ağızdan “ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez, yepyeni bir hayat gelir, bizde ve her yerde” diyelim! 

Emekçi halkın kurtuluşu için sokakta bir arada var olmasına, hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyuluyor bu dönemde. O dizelerde coşkuyla söylediğimiz yepyeni hayatı birlikte örmek, 1 Mayıs’ı “mangal yakma günü” olarak sunanlara inat, pişirecek ete de aşa da rahatça erişeceğimiz günlere ulaşmak, “Sanat ve Bilimin Işığında, Emeğin Kurtuluşu, Devrimin Yürüyüşüdür 1 Mayıs” diye sokakları inletmek için sizleri sokağa çağırıyoruz.

1 Mayıs sabahı saat 09.00’da Lefkoşa Çağlayan Parkı’nda Baraka kortejinde buluşuyoruz. Sözümüzü tüm gücümüzle haykırarak önce Kuğulu Park’a, daha sonra ise ara bölgedeki etkinliğe yürüyeceğimiz eylemde buluşalım!

Baraka Kültür Merkezi
Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Batak