Geçtiğimiz 3 ayda ülkemizde gündem olan konuların mizahi ve politik bir dille değerlendirildiği Memleketin Ahvali’nde bu sayı:
Özgür Basın, Prangalı Muhalefet
Geride bıraktığımız dönemde memleketin geleceği adına en kritik meselelerden biri de, ülkenin tanınan gazetecilerinden biri ve aynı zamanda sendika başkanı olan Ali Kişmir’e açılan dava oldu. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde ‘Beyaz Ev’ isimli askeri mekana TC Büyükelçisi tarafından komutanlar ve milletvekilleri çağırılmış, burada yapılan toplantı ile seçime açık müdahalede bulunulmuştu. Türkiye’de yaşansa ‘darbe girişimi’ diye ortalığı ayağa kaldıracak AKP’nin bu siyasi müdahalesini eleştiren Ali Kişmir’in, ortadaki ‘ahlak dışılığa’ dikkat çekmek için Beyaz Evi ‘genel eve’ benzetmesi üzerine “Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nı hedef gösteren bir yazı yazdığı ve kurumun manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif ettiği” iddiasıyla dava açıldı.
Ali Kişmir’in 10 yıla kadar hapsini isteyenlerin aslında istediği şey, muhalif basına “susun, konuşmayın, sorgulamayın” mesajı vermekti. Bu dava bir basın emekçisi olan Ali’ye açılırken, aynı zamanda bir sendika başkanı olan Ali’ye de açılmıştı. Hal böyleyken, toplumsal muhalefetin ayağa kalkması beklenirdi. Ancak öyle olmadı. Yıllar içerisinde ana muhalefet partisinin kontrolü altına girmiş toplumsal muhalefet kesimleri ve çeşitli örgütler/sendikalar, ucu AKP’ye dokunan her konuda ana muhalefet partisinin yaptığı gibi; sustu ve bekledi. Küçük hesaplar, bireysel kariyer hedefleri ve egolarla yönetilen daha küçük muhalif yapılar da pek bir hareket gösteremedi. Ortaya çıkan tabloda, birkaç toplantı, sokakta sıfır eylem, somut bir adım olarak da bir imza kampanyası ile süreç ilerledi.
Ali’nin davası sürüyor. Sonuç ne olacak bilinmiyor; ancak özgür basının asla susturulamayacağı, yüz yıllardır olduğu gibi, kirli iktidarları ve güç odaklarını rahatsız etmeye devam edeceği biliniyor. Ancak özgür basın gibi muhalefetin de prangalarından kurtulması, onu bu sessizliğe mahkum eden her türlü hesap ve ilişkiden kendini arındırması gerekiyor.
Another Skandal at Ercan Made People Shock
Since it open, new Ercan Airport comes to agenda with unbelievable things. After we learn that they forgot to put Gümrük and Police’s place to the new airport, we are thinking that this is the top level and they can’t do further than this. However shite happens, every time in this country. You can never imagine what more.
As you know, Erhan (in Ardahan in 1962 born and last location Ulaştırma Bakanlığı), ordered by Erdoğan to work with Emrullah Turanlı and eat money together. Turanlı was too late to finish the airport but still continue to be paid, and finish the airport at last. However, many skandals happened after that. The airport without Police and Gümrük place, without electricity, cause people to be late and create mağduriyet. Lastly, the English writing about Fehmi Ercan’s life, made the şehit to turn reverse in his grave. Erhan and his party, most probably, find someone who cannot even use Google Translate, and give our money to him to eat. People who see that, live their lifetime shock. Then they paid more money, our money, to someone else to correct it. In this text, I tried my best, but it is impossible to write that bad. Unbelievable thing, once again. What is next, Erhan?
kıbTek Başına Yiyenlerin Düzeni
Devlette münhal ve atama dönemlerinde, hele hele ubp isimli çetenin hükümet olduğu zamanlarda, bugüne kadar neler gördük neler. Ama böylesi… Bu kadarı… Artık onlar bile kendini aştı, bu iş iyice çığrından çıktı. Eskiden daha üstü kapalı şekilde, biraz daha utana sıkıla yapılan şeyler, artık açık açık yapılmaya başlandı. Dergiyi yayına hazırladığımız sırada, ubp çetesine, hak yiyenlere, bu ülkeyi yaşanmaz hale getirenlere bir paragraf döşemişken, tam yazıyı ekibe teslim edecekken, tüm skandalın önüne geçecek bir şok daha yaşandı. Partizan istihdamlar arasında El-Sen Başkanı Çağlayan Cesurer’in oğlunun da yer aldığı ortaya çıktı. Kıb-Tek tıpkı KTHY gibi batırılma yoluna sokulurken, tam da o süreçte yaşanan ve yaşatılanlar bir bir senaryoya dahil edilirken, sendika başkanı da sus payı olarak bu suça dahil edildi. Kıb-Tek’e yapılan istihdam sayısı 165’e çıkarken, sınavsız, el altından ve çoğunluğu ehliyetsiz olmak üzere işe alımlar yapıldı. Yarın yine aynı çete “bu kurum zarar ediyor, kapatıyoruz, satıyoruz” dediğinde, biz çalışanlarla birlikte sokakta olacağız. Ancak bu zihniyetle asla bir olmayacağız.
Hükümet Eğitimdeki ‘Görevini’ Tam Yapıyor: Kaos Yılı Başlıyor
Ülkemizde daha seçime girdiği süreçten itibaren sermaye tarafından finanse edilen hükümetler, seçildikten sonra da sermayeye karşı görevlerini eksiksiz yerine getirerek, kamusal ne varsa darbe vuruyor, kaosa sürüklüyor ve bitiriyor. Altyapısı haftada bir bile tam gün eğitim için yeterli olmayan, okul aile birliklerinin özverileri ve okul idarelerinin velilerden gayri yasal şekilde topladığı paralarla ayakta kalan kamusal okullarda “Bu yıl 2 gün, önümüzdeki yıl her gün tam gün eğitim” yaklaşımı, hükümetin oturduğu yerden eğitime vurabileceği son darbeydi. “Çocukların öğlen ne yiyeceği benim sorumluluğum değil” diyen bir Eğitim Bakanıyla, buraya kadar iyi bile gelindi. Şimdi ise önümüzde yeni bir eğitim yılı, öğretmensiz, üst üste sınıflar, yetersiz binalar, çadırlar veya en iyi ihtimalle konteynerler var. Tam gün eğitimin planlamasını, tüm gün boyunca okulda tutacağın çocukların vaktini nasıl dolduracağının ayarlanmasını geçtik… Yemekhanesiz okullarda hergün, tam gün eğitim ilan etmek… Yürü be Nazım, mühimsin neme lazım. Ancak tabii ki hükümet yalnızca kendini finanse eden sermayeye karşı sorumluluk taşımıyor. Sorumluluğunun bir kısmı da kendilerini oraya oturtan ve orada tutan AKP gericiliğine karşı görevlerini içeriyor. Çocukların zihinlerini gerici ‘sosyal bilgiler’ kitaplarıyla yıkamaya kalkışan Eğitim Bakanlığı’nın bu çabası, şimdilik öğretmen ve velilerin mücadelesine takılacak gibi duruyor. Eğitim, hükümet tarafından her alanda kaosa mahkum ediliyor.
Pile Şovu
İngiliz polisinin bölge insanını daha da fazla mağdur ederek süreci provoke etmesi, bunun üzerine TC’ye yapılan şikayetler ve bu durum karşısında hemen harekete geçilmesi, ‘bizimkilerin’ dozerleriyle UN araçlarını devirmesi… Pile’de ülkemiz için oldukça tehlikeli bir oyun oynandı. Bölgede yaşayan ve yolu kullanan insanlara yıllardır araç sigortası sorulmuyorken, ingiliz polisinin bir anda ‘yeni uygulamalar’ yapmaya başlamasıyla süreç provoke edildi. Ardından gelişen süreçte ise bölge insanının uzun senelerdir çektiği çile fırsat bilinerek “nasıl olsa tepki gösterilemez” denilerek gerilim ve çatışma fiziksel boyuta taşındı. Provokasyonlar TC iktidarının MHP kanadı ve basın yoluyla sürdü. Tabii ki bu, ülke tarihimizde İngiliz ve TC’nin ilk danışıklı dövüşü, yarattıkları ilk provokasyon ve çatışma durumu değildi. Bu anlamda yaşananları Pileli’nin yıllardır çektiği çileden ayrı okuyabilmek ve tehlikenin farkında olmak önemliydi. Sonuç olarak kktc tarafının ‘oybirliğiyle’ kınandığı, TC’de şöven kesimin Kıbrıs üzerinden milliyetçi nutuklar attığı, adanın kuzey yarısında yaşayan bizlerin ise dünyadan daha da uzaklaştırıldığı bir şekilde mesele sonlandırıldı. En azından şimdilik. Pile şovunun daha büyük bir çalışmanın parçası olup olmadığını zaman gösterecek.
Koyun Can Derdinde, Kasap Blackjack
Benden duymuş olmayın ama bu ülkede hiç farkında olmadığınız büyük bir sorununuz var. Kumarhanelere girişiniz yasak. Dolayısıyla kumarhanelerde kazanacağınız para yasal değil. En önemli derdimiz bu. En azından Casinocular Birliği’ne göre öyle. Büyük bir kampanya başlatmışlar. Bir yandan açıklama yapıyor, bir yandan basına bu konu hakkında haber yaptırıp konuyu gündem yapmaya çalışıyorlar. MHP Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş’ın yeğeni olan, Pasha Grup Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Erbaş, Binali Yıldırım‘ın kktc ziyaretinden önceki gün sosyal medyadan hükümete seslenerek, kktc vatandaşlarının casinolara (Kumarhane) girme yasağının kaldırılmasını istedi. Paylaşıma TC elçisinden Erhürman’a kadar siyasi kesimleri etiketledi ve ülkedeki vergi yükünün yüzde 75’ini casinoların karşıladığını ancak mağdur edildiklerini iddia etti. İdeolojimiz gereği mağdur olana, ezilene karşı her zaman bir sempati duysak da, bize pek inandırıcı gelmedi. Casinocular Birliği’nin derdiyle dertlenemesek de, sürecin devamında hangi siyasilerin kumarhanelerle bağlantılı olduğunu ve buralardan finanse edildiğini daha da net görecek olmamız önemli…
Recent Comments