DAÜ AYIBI!

 

Kıbrıs’ın kuzeyindeki rejim kurumlarıyla birlikte her geçen gün biraz daha çürümektedir. Ülke gündeminden düşmeyen sıkıntılar ve hak ihlalleri Kıbrıslı Türk halkının boğazında düğüm düğüm çoğalmakta, neredeyse her gün buna bir yenisi eklenmektedir. Geçtiğimiz günlerde, DAÜ bünyesinde eğitim veren akademisyenlerin, hiçbir gerekçe gösterilmeden sözleşmelerinin yenilenmeyerek durup durduk yere işlerine son verilmesi, bunun acı ve utanç dolu en son örneğidir.

 

Bilimsel bilginin, özgür düşüncenin ve akademik üretimin derinlemesine üretilmesi gereken bir kurum olan DAÜ, son yıllarda bilimsel üretimden ziyade özelleştirme, AKP destekçisi sermayeye peşkeş ve işten atılmalarla gündeme gelmektedir. Geçtiğimiz yıllarda da bir çok öğretim elemanı ve deneyimli akademisyen görevlerinden uzaklaştırılmış ve bir zamanlar en gözde bölümler olan İngiliz Dili Ve Edebiyatı gibi bölümler kapatılmıştı. Son 5 yılda üniversite bünyesinde akademik ve entelektüel alanda hızlı ve acımasız bir yozlaşma söz konusuyken, “tamamen duygusal” meselelerde de aşırı bir hassasiyet ve özen oluşmuştur.

 

Söz konusu akademik ve entelektüel yozlaşmanın en son örneği ise başta İletişim Fakültesi olmak üzere, Fen ve Edebiyat ile Eğitim Fakültelerinden, herhangi bir neden gösterilmeden 8 kişinin sözleşmelerinin yenilenmeyeceğinin açıklanmasıdır. Sürecin hukuk dışı tarafının yanı sıra, İletişim Fakültesi’nden Dr.Denis Derleyen’in doğum yapmasından bir gün sonra, sözleşmesinin yenilenmediğini bildiren mektubun kendisine hastanede ulaştırılması da sürecin insani boyutunun trajikliğine işaret etmektedir. DAÜ yönetimi, bir yandan üniversitenin içerisindeki düşünce zenginliğine tahammül dahi edemeyen yapısını, diğer yandan da insani değerlere yönelik hassasiyetsizliğini, yaşanan süreçte çıplak bir şekilde sergilemiş oldu.

  
Akademisyen ve öğretim görevlilerinin, gerekçe gösterilmeksizin neden sözleşmelerinin yenilenmediğine ısrarla yanıt vermeyen DAÜ yönetici eliti, sorumluluk almaktan kaçarak topu, kendi bürokrasisi içinde birbirine atmakla yetiniyor. Dekanlık, Vakıf Yönetim Kurulunu, Vakıf Yönetim Kurulu, Rektörlüğü; Rektörlük ise dönüp Vakıf Yönetim Kurulunu sorumlu tutmakta. Fakat ortaya bir cevap çıkmamakta. DAÜ yönetimi, 8 kişinin ekmeği ile oynamakla kalmayıp cevap aramaya çalışan kamuoyu ile de dalga geçmekte hiçbir beis görmemektedir.

 

Bugün bir üniversiteden çok bünyesinde tek sesliliği barından bir şirket  görünümü çizen DAÜ yönetimi, insanlık ayıbı işlemekte, özgür düşünce ve fikir zenginliğini de baskıcı karakterleriyle ezim ezim etmektedir. DAÜ yönetimi bu tavrıyla bir yandan çalışma haklarını, kadın haklarını ve akademinin en temel ilkelerini gasp ederken, diğer yandan da umursamaz ve tahammülsüz tavrını da kendi kendisiyle didişerek göstermiş oldu.

 

Baraka Kültür Merkezi olarak haksızlığa maruz kalan akademisyenlerin yanında olduğumuzun, yaşanan bu kepazeliğin karşısında sessiz kalınamayacağının altını çizeriz.  Sözleşmeleri yenilenmeyen personelin sözleşmeleri derhal yenilenmeli, Üniversite yönetimi kamuoyunu yaşananlarla ilgili olarak bilgilendirmeli ve özür dilemelidir.