Baraka Lefkoşa Gençlik Günleri kapsamında Hasder Gençlik Kulübü ile organize edilen yuvarlak masa toplantısına katıldı.”Sürdürülebilir Kalkınma için Gençlerin Dijital Yolları” konulu toplantıda Baraka Kültür Merkezi adına Dilara Mutlu yer aldı.
Yuvalak masa toplantısının başında konuşmacılar, örgütlerinin görüş ve düşüncelerinin yer aldığı metinleri okudular. Daha sonra ise soru cevap bölümüne geçildi.
Mutlu yaptığı konuşmasında sürdürülebilir kalkınmayı insan ve doğa merkezli anlayıp teknolojik gelişmeleri kendi saflarından hakkıyla öğrenip kullanmanın öneminden, sosyal medyadaki arkadaşlık ilişkilerini gerçek yaşamdaki arkadaşlık ilişkileri ile ayrımının yapılması gerektiğinden bahsetti. Ayrıca AI konusunda ilgili yapay zekanın kendini geliştirmek için kullandığı veri tabanlarına dikkat etmemiz ve bu verilerin açık, erişilebilir, denetlenebilir ve etik kaygılara sahip olup olmadığına özen göstermemiz vurgusunu yaparak, gerek yerel gerekse uluslararası düzeyde bu tür veri hakları konusundaki yasal mevzuatlara katkıda bulunabilmeyi, gençlerin dijital mücadele yollarına dahil etmeleri gerektiğinden bahsetti.
Mutlu’nun okuduğu metnin tamamını aşağıda görebilirsiniz;
Bugün burada hepimiz belirli bir çevresel ve sosyal bilince sahip olarak bulunmaktayız. Ve daha iyi bir yaşam koşulu için fikirlerimiz doğrultusunda bir adım atmamız gerektiği de reddedemeyeceğimiz bir gerçek. Ancak her şeyden önce “sürdürülebilir kalkınmadan” kastımızın ne olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Çünkü içinde bulunduğumuz sistem olan kapitalizmde çevre ve doğa anlayışı, insanın diğer türlerle birlikte yaşamak zorunda olduğu, belli sınırları olan bir anlayış değil, iktisadi ilerleme için her şeyin kabul edilebilir olduğu, kar odaklı bir sömürü anlayışıdır… Dolayısıyla bu düzen içerisinde, tanımı en genel anlamda “gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden bugünün ihtiyaçlarını karşılamak” olan, sürdürülebilirlikten söz etmemiz mümkün değil. Gerçek bir sürdürülebilir kalkınma, temelinde insana ve doğaya önem veren bir insani kalkınma modeli ile olacaktır. Emelinde kendi çıkarı için insanı ve doğayı hiçe sayarak sömüren bir modelle değil. Çünkü odaklanılan şey sistemin çıkarı oldukça, daha fazla doğal kaynak bilinçsiz bir şekilde tüketilecek ve daha çok emek sömürülecektir. Bu da sürdürülebilirlik kavramından çok uzaktır.
Teknoloji hakkındaki konuşmama başlamadan önce teknolojinin bizim için ne ifade ettiğini açıklamak isterim:
Teknoloji, en basit anlamda bir ihtiyacın karşılanma koşullarının kolaylaştırılmasıdır. Bu bağlamda teknolojinin niteliğini onu yaratan ihtiyaçların niteliği belirler. Günümüzün ileri teknolojisi, toplumun tüketim alışkanlıklarını yönlendirmek, gözetim sağlamak ve büyük şirketlerin çıkarları doğrultusunda tüketim toplumunu şekillendirmek için kullanılmaktadır. Her ne kadar günümüzde teknolojik gelişmeler bilinçli olarak toplumsal faydayı gözetmese de, ortaya çıkan teknolojik gelişimi aynı zamanda ezilenlerin kurtuluşu ve insanlığın ihtiyaçları anlamında da kullanabileceğimizi hesaba katıyoruz.
Şu an var olan teknolojiden daha geniş kapsamda konuşacak olursam eğer: Günümüzün teknolojik imkanları, tüketim alışkanlıklarımızı büyük ölçüde etkiliyor. Özellikle sosyal medya gibi günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen platformlarda, büyük şirketlerin göz alıcı reklamlarıyla karşılaşıyoruz. Bu reklamlar, bizleri aslında ihtiyaç duymadığımız yeni ürünlere karşı sanki birinci derece ihtiyaçlarımızmış gibi hissettirip,onları satın almaya teşvik ediyor. Google ve Facebook gibi şirketler bizimle ilgili her türlü bilgiyi toplayarak kişiliklerimiz ve eğilimlerimizi algılamaya yönelik algoritmalar ile bizi yönlendiriyor, büyük sermaye gruplarına reklam yapabilecekleri doğru profilleri pazarlayıp satıyorlar. Sadece satış değil, ilgili sosyal medya platformlarına özel botlarla, siyasal fikirleri etkiliyor, filtre balonları ile yankı odalarına sebep olup bizleri gerçeklikten koparabiliyorlar. Şöyle ki; sosyal medyadaki kişisel beğeni ve takiplerimiz üzerinden çalışan filtre balonları ve algoritmalar yalnızca görmekten hoşlanacağımız içerikleri bize göstermeye başlıyor. Bu da toplumsal bir meselede sadece bizim gibi düşünenleri duyduğumuz yankı odaları oluşturuyor. Ayrıca, teknoloji devlerinin eski ürünlerin işlevselliğini yitirmesi için tasarladığı yazılımlar da dikkat çekici bir rol oynuyor.(Örneğin Apple firmasının Iphone 5’i yazılımsal olarak yavaşlattığını kabul etmesi gibi) Bu yazılımlar, bireyleri yeni ürünleri satın almaya neredeyse mecbur bırakacak şekilde tasarlanmış durumda.Bizi hem ihtiyacımız olmayan ürünleri almaya teşvik eden, hem de eski ürünlerin artık kullanılamayıp atılmasından kar eden bir sistemde sürdürülebilirlikten nasıl bahsedebiliriz ki?
Teknolojinin gelişmesiyle, geçmişte geleneksel yüz yüze alışverişte bulunan satıcı ve alıcıların yerini, internet üzerindeki web sayfaları, elektronik postalar, sosyal paylaşım ağları yoluyla alışveriş yapan alıcılar ve satıcılar almaya başlamıştır. Tüketicilerin internette bu denli uzun vakitler geçirerek, kontrolsüz bir biçimde teknolojik ürünleri kullanmaları, onlar için birçok problemin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bu problemlerden en çok gündemde olanı ise teknoloji bağımlılığıdır. Gündelik hayatımızda hepimiz, özellikle de bir yetişkinin teknolojik çağın içinde doğup büyümüş bir genç için bizim zamanımızda “çocuklar mahallede top oynar hiç eve girmezlerdi, şimdikiler evden hiç çıkmıyor, kafalarını hiç telefondan kaldırmıyorlar” diye hayıflandığını duymuşuzdur. Teknolojik gelişmelerden en çok etkilenen kesimin gençler olması şaşırılası bir şey değildir, çünkü gençler teknolojik çağın içinde doğmuş ona göre şekil almış bireylerdir ve kapitalist sistemin elinde olan teknolojinin bu gençlerin hayatını düşünerek yararına gelişmeler yapacağını beklemekse saflık olur. Çünkü sistem ancak kendine maksimum kar getirecek şeyi yapar ve onun için en karlı olan şey ise teknolojiyi kullanan bireyleri daha çok teknoloji kullanımına çekip, gittikçe artan kullanım saatleriyle onları bağımlılığa sürüklemektir. Evet, günümüz gençleri teknolojik cihazlarla çok daha kolay işlerini halledebiliyorlar ve sosyal ilişkilerini ekranlar üzerinden sürdürebiliyorlar, bu yönden belki de diğer nesillere göre daha kolaylaşmış bir hayat yaşıyorlar. Ancak bu durumun bazı dezavantajları da vardır. Örneğin: teknoloji bağımlılığı, fiziksel aktivitenin azalmasına ve hareketsiz bir yaşam tarzına yol açıyor. Sosyal etkileşimler ve boş zaman aktiviteleri ekran başında geçerken, gençlerin fiziksel ve sosyal becerileri olumsuz etkileniyor. Ayrıca teknoloji bağımlılığına sahip gençler günlük hayatta kendilerini geliştirebilecekleri kitap okuma veya resim,müzik,drama gibi sanatsal faaliyetleri yapmayı erteleyip, anlık onların dikkatini çeken ama uzun vadede hiçbir yararlarına dokunmayan sosyal medya içeriklerine maruz kalıyorlar. Bu yüzden de kafası telefondan hiç kalkmayan bir gençlik modeli insanların kafasına işliyor.
Diğer bir bahsedeceğim şey ise: günümüzde pek popülerleşen bir teknolojik gelişme olan yapay zeka. Kendisi artık birçok insana özgü faaliyetleri yapabilen bir teknolojiye sahip. Ancak kendi kendine kararlar verip eylemde bulunduğunu zannettiğimiz yapay zeka aslında, bulunduğu düzenin düşünce tarzına göre şekil alıyor. ve mevcut düzenin de kapitalist bir düzen olması yapay zekanın gündelik hayatta meydana gelen olaylara karşı taraflı, ve insani olmayan bir tutum sergilemesine, sermayenin yararına kararlar alabilmesine yol açıyor. Örneğin: Amerika’da hukuk bürolarında kullanılan yapay zekanın ırkçı kararlar verdiğini biliyor muydunuz? Daha önceki mahkeme kararlarından yola çıkarak kararlar veren yapay zeka mevcut kapitalist sistemin tarih boyunca siyahi amerikalıların aleyhine kararlar verip, birçok sayıda masum insana haksız yere hüküm giydirmiş olmasından dolayı, bu verilere dayanarak taraflı bir şekilde kararlar veriyor. Ve siyahi insanları diğer ırklardaki insanlara göre daha yüksek oranla suçlu buluyor.Ancak yapay zekanın halkların kardeşliğine inanan ve kar amacı gütmeden insanı ve doğayı hesaba katarak kararlar alan bir toplumda gelişme şansı olursa eğer ona göre işleyecek ve kararlar üretebilecek. Dolayısıyla bu bize, kapitalizmin hüküm sürdüğü bir toplumda gelişen yapay zekaların insani değil sistem taraflı kararlar da alabileceğini gösteriyor.
*Peki doğa, insan ve teknoloji ilişkisi gençler açısından nasıl olmalı? Nasıl bir mücadele vermeliyiz? Öncelikle konuşmam boyunca da belirttiğim gibi, bu sistem içerisindeki teknolojik gelişmelerin insanı ve doğayı sömürüp kar elde etmek için kullanıldığını unutmamamız gerektiğinin bir daha altını çizerek, bu teknolojinin aynı zamanda bize gündelik hayatta kolaylık sağlaması nedeniyle sermayeye karşı mücadele etmek için kullanmamız gerektiğini belirtmek isterim. Yaşamımıza nüfuz etmiş ve ayrılmaz bir parçamız haline gelmiş sosyal medya uygulamalarının, bize yarattığı geniş kitlelere ulaşılabilirlik imkânını, örgütlenmek ve sermayeye karşı direnmek için bir araç olarak kullanmamız gerekir. Buna bir örnek olarak: 2024 yılının nisan ortalarında ABD’de Columbia Üniversitesindeki öğrenciler, İsrail’in Gazze’ye olan saldırılarını protesto etmek için kampüslerinde toplanıp, yaptıkları bu protestoyu sosyal mecralarda paylaşarak dünyanın dört bir yanındaki diğer üniversiteli gençlerin dikkatini çekmişlerdir. Bu sayede columbia üniversitesinde başlayan bu protesto dünya genelindeki birçok üniversitelere de yayılmıştır. Bu bağlamda bu sefer ülkemizden olan bir diğer örnek ise:2015 yılında tekrar gündeme gelen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile KKTC Hükümeti arasında yapılan “Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurtdışı Koordinasyon Ofisinin Kurulması ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşma”ya başta gençler olmak üzere halkın geniş kesimlerince karşı çıkılmasıdır. Bu karara karşı “reddediyoruz” sloganıyla devam eden süreçte gençler sosyal medya üzerinden, dijital becerilerini kullanarak örgütlenip ülkemizin anayasa mahkemesinin anlaşmayı reddetmesini sağlamış ve başarılı bir mücadele gerçekleştirmişlerdir.
Örgütümüzün bu dijital mücadelede gençleri destekleyip desteklemediğini merak edecek olursanız eğer. Evet destekliyor. Baraka kültürel ve sanatsal alanlarda mücadele veren, toplumu bu alanlarla dönüştürmeye çalışan bir dernektir ancak gelişen teknolojik çağa da ayak uydurmaktan geri kalmayıp bu sanatsal mücadeleyi sosyal mecralara da taşıyor. Hatta sadece sosyal medya için üretilen bir mikrofon bir hayat formatıyla tarihimizde yer almış ancak çok dile gelmemiş olayları gençlere tarihimizi daha iyi anlamaları için aktarmaya özen gösteriyor. Ayrıca gerek sosyal medyada gerekse düzenli periyodlarda çıkardığı dergisi olan argasdi ile sürdürülebilir kalkınma gibi konulara ilişkin makaleler yayınlıyor. Konuya ilişkin ülkemizde gündeme gelen yasal düzenlemeler ile ilgili araştırma yapıp gençlerle birlikte gidip ilgili yasaya önerilerde bulunuyor. Desteklemediği gelişmeleri ise protesto ediyor. Örgütteki gençler olarak bizler de derneğin sosyal medya ve internet sitesini güncelliyor ve eskiye ait fiziksel fotoğraf ve gazete arşivlerinden oluşan albümlerini dijital medyaya geçirmeye çalışıyoruz. İnsani bir kalkınmaya ulaşma konusunda dijital çözümlerin etkilerini artırmak ve bilgi alış verişini geliştirmek için de
dijital mecralar üzerindeki ilgi alanlarına göre gençlerin, farklı dernek veya demokratik kitle örgütlerine üye olsalar da iletişim ve haberleşme anlamında bir araya gelebilecekleri dijital ortamların yaratılması gerektiğini savunuyoruz.
Demem o ki gençlerin sürdürülebilir kalkınma için dijital yolları; sürdürülebilir kalkınmayı insan ve doğa merkezli anlayıp teknolojik gelişmeleri kendi saflarından hakkıyla öğrenip kullanmaktan geçiyor. Sosyal medyadaki arkadaşlık ilişkilerini gerçek yaşamdaki dost ve arkadaşlık ilişkilerinden ayırmayı bilmeli, oranın gerçek yaşamı simüle edebilmesi için farklı fikir, görüş ve coğrafyalardan oluşan arkadaşlardan seçmemiz yukarıda bahsettiğim algoritmalardan bizi belirli bir ölçüde koruyacaktır. Ayrıca Ai’lar için ilgili yapay zekanın kendini geliştirmek için kullandığı veri tabanlarına dikkat etmeli, bu verilerin açık, erişilebilir, denetlenebilir ve etik kaygılara sahip olup olmadığına özen göstermeliyiz. Gerek yerel, gerekse uluslararası düzeyde bu tür veri hakları konusundaki yasal mevzuatlara katkıda bulunabilmeyi, gençler digital mücadele yollarına dahil etmelidir. Kapitalist ekonomilerin kaçınılmaz sonucu olan tekelleşme karşısında da küçük yerel kooperatif ve veya işletmelere diJital teknoloji hakkında bilgi sahibi olan gençler olarak bizlerin yardım etmesi de önemlidir. Elimizdeki bu gücü sermayeye karşı kullanabilir, sermayeye kendi silahı ile karşı gelebiliriz!
Recent Comments