Dominik Cumhuriyeti lideri faşist diktatör Rafael Trujillo tarafından 1960 yılında katledilen ve Mirabal kardeşler olarak bilinen Patria, Minerva ve María Teresa feminist mücadele için önemli üç kadın figürdür. Kadınlar öldürüldükten sonra toplanan Latin Amerikalı ve Karaipli Kadınlar Kongresi kız kardeşlerin anısını onore etmek için 25 Kasım’ı Kadına Şiddet ile Mücadele Günü olarak belirledi. Mirabal kardeşlerin bir tanesinin kod adı kelebek olması sebebiyle üç kız kardeş o günden sonra tüm dünyada kelebekler olarak anılmaya devam etti. Dikta rejiminin yıkılması için önemli mücadeleler veren üç kız kardeş yine aynı rejim tarafından öldürülmüş olsa da, kurdukları Clandastine Hareketi rejimin yıkılmasında önemli rol oynadı.
Kadına şiddet, kadın cinayetleri, taciz ve tecavüz vakaları ülkemizde de oldukça yaygın ve her geçen gün ise artıyor. Fakat buna karşı verdiğimiz mücadele ve öfkemiz artarken sabrımız ise taşıyor. Biliyoruz ki kadına yönelik şiddet ile mücadele noktasında hiçbir adım atmayan gelmiş geçmiş tüm hükümetler ise yaşanılan bu şiddetin bir parçasıdır. Bu sebeple her 25 Kasım’da sokaklarda sesi kısılan kız kardeşlerimizin sesi olmaya ve taleplerimizi haykırmaya devam ediyoruz. Her yıl olduğu gibi bu yıl da 25 Kasım Organizasyon Komitesi tarafından, “Kadınlar Yoksullaşmaya, Muhafazakarlaştırmaya ve Şiddete Karşı Yürüyor” sloganıyla düzenlenen eylemde yer aldık. Aşağıda yer alan bildiride ise mücadelemizin altını çizerken, taleplerimizi bir kez daha yineledik. Basın açıklaması sırasında ise İsrail’in saldırıları sonucu hayatını kaybeden Filistin’li kız kardeşlerimizi anarken, saldırılara top yekün direnen hem Filistinli kız kardeşlerimizle hem de tüm Filistin halkıyla dayanıştığımızı haykırdık.
25 Kasım Organizasyon komitesi tarafından yazılan ve imzacı olduğumuz bildiri ise şu şeklide:
“Toplumumuzun çağdaş, laik ve demokratik yapısına yönelik saldırılara karşı direnen örgütler ve bireyler olarak, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde bir kez daha yan yanayız. Ülkemize dayatılan muhafazakârlaştırma politikalarına ve ataerkil zihniyete karşı “Asla Yalnız Yürümeyeceksin!” diyerek, dayanışma içinde mücadeleye devam ediyoruz.
Devletin sosyal politikalar alanından geri çektirildiği, yoksullaşmanın derinleştirildiği, dinsel gericiliğin ve toplumumuza yönelik sosyal mühendislik politikalarının sistematik şekilde empoze edildiği bu çarpık düzen, en başta biz kadınları hedef alıyor. Ekonomik rant ve siyasi hesaplarla, toplumun en kırılgan kesimlerini devletin sosyal desteğinden mahrum bırakanlar, kaynakları, koruyucu-önleyici politikalar yerine özel şirketlere peşkeş çekerken, ülkemiz günde 3 kadının şiddete maruz kaldığı bir yer haline geldi.
Sosyal hizmetler yerine Din İşlerine bütçe ayıran, Sığınma Evi açmak yerine İlahiyat Koleji açmaya kalkan, ders kitaplarına müdahale ederek çocuklarımızı yobazlığa teslim etmeye çalışan, hastane, okul, yol yapmak yerine Külliye yapmaya devam eden, rant uğruna ekolojik sistemimizi talan ederek inşaat sektörünü semirten ve topraklarımızı yabancılara satan zihniyet yurt hakkımızı da gasp etmeye devam ediyor.
Gazetecilere getirilen ceza davalarıyla yalnızca basını değil; toplumu susturmaya çalışanlara, “Baskı varsa, direniş de var” diyerek düşünce ve ifade özgürlüğünün bizler için olmazsa olmaz olduğunu buradan bir kez daha hatırlatıyor, aynı fikirde olalım ya da olmayalım kimsenin yazdığı bir yazıdan yahut söylediği bir sözden hapis istemiyle yargılanmasını asla kabul etmiyoruz!
Öte yandan, yakın coğrafyamızda İsrail’in sayısız savaş suçu işlediği, soykırım boyutuna varan saldırıları karşısında Filistin halkı ile dayanıştığımızı belirtmek istiyoruz. Kadınların olağan zamanlarda uğradığı eşitsizlik, ayrımcılık ve şiddetin savaş dönemlerinde çok daha derinleştiğini ve arttığını savaş deneyimi yaşayan kadınlar olarak çok iyi biliyor, Filistinli kız kardeşlerimizle yürekten dayanışıyoruz.
Her bir bireyin dili, dini, etnik kökeni, cinsiyeti ya da cinsel yönelimi dolayısıyla ayrımcılığa maruz kalmadan yaşamasını savunan bizler, emeğimizi ve bedenimizi sömüren, canımızı tehdit eden, toplumumuzun çağdaş, laik ve demokratik yapısına saldıranlara “DUR” demek için bir kez daha yürüyor ve taleplerimizi haykırıyoruz:
• Her bölgeye Kadın Sığınma Evleri ve Şiddet Önleme- Danışma Merkezleri açılsın!
• Polis Şiddete Müdahale Birimi tüm ilçelerde kurulsun ve etkin başvuru alacak şekilde yapılandırılsın.
• Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’nin eksik kalan birimleri açılsın!
• Alo 183 İhbar Hattına altyapı kazandırılsın ve vardiyalı sisteme geçilsin!
• 2011 yılında mevzuatımızın bir parçası olan İstanbul Sözleşmesi’nin (Avrupa Konseyi Kadına Yönelik Şiddet ve Ev içi Şiddetin Önlenmesi) ilgili tüm kurumlar tarafından uygulanması sağlansın.
• Din İşleri ve Evkaf İdaresine ayrılan bütçe Sosyal Hizmetlere tahsis edilsin!
• İnsan haklarına ve toplumsal cinsiyet eşitliğine dair dersler müfredata dâhil edilsin! , İlkokuldan başlayarak cinsiyetçi ve ayrımcı ifadeler ders kitaplarımızdan çıkarılsın!
• Hamile kadınların işten atılmasının yasaklanması başta olmak üzere kadınların doğurganlık hakları derhal güvence altına alınsın. Doğum kontrol yöntemlerine, smear testlerine, HPV aşılarına erişim ücretsiz hale getirilsin. Kamu hastanelerinde kürtaj hakkına ulaşım sağlansın!
• Doğum izni yerine her iki ebeveynin de dönüşümlü kullanabileceği şekilde “Ebeveyn İzni” yasallaşsın! Hem kamu hem de özel sektörde kadınların maruz kaldığı cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldırılsın!
• Özel sektörde sendikalaşmanın önünü açacak düzenlemeler derhal hayata geçirilsin!
• Kamusal kreşler ve etüt merkezleri yanında nitelikli yaşlanmayı mümkün kılacak yaşlı bakım merkezleri, kamusal aşevleri ve çamaşırhaneler açılsın!
• Çocuk İzlem Merkezleri kurulsun!
• Din İşleri Başkanı Ahmet Ünsal derhal görevden alınsın, anayasal düzenimizi tehdit eden faaliyetlerinden ötürü, kendisine verilen istisnai vatandaşlık iptal edilsin!
• Mülteci ve/veya insan ticareti mağduru olan kadınların, toplumda eşit şekilde muamele görmesi, temel insan haklarına erişimi, onurlu bir yaşam sürdürebilmeleri ve yaşadıkları topluma uyum sağlayabilmeleri için yasal ve kurumsal düzenlemeler uygulamaya geçirilsin!
Eğitim Bakanlığı tarikat örgütlenmelerine karşı gereken denetimleri yaparak, çocukların maruz bırakıldığı istismarı engellemek için derhal harekete geçsin. Okullardaki din dersleri, çocukların soyut düşünce yeteneklerinin geliştiği çağlarda, zorunlu değil seçmeli şekilde müfredata dâhil edilsin.”
Recent Comments