İşçilerin, emekçilerin ve ezilen tüm kesimlerin hak ve özgürlüklerini bir arada coşkuyla ifade ettiği, sokakta isyanını haykırdığı gün, 1 Mayıs…
1 Mayıs haftasına girdiğimiz bu günlerde ada yarımız zor günlerden geçiyor…
Halkın sırtında adeta bir kambur oluşturan ekonomik kriz;
Gelmiş geçmiş bütün hükümetler eli ile başta eğitim, sağlık, ulaşım olmak üzere birçok kamusal hak ve özgürlüğün atıl bırakılması ve faturanın her koşulda emekçilere kesilmesi;
Hükümet edenlerin açtığı yol ile özel sektörde mutlak hakimiyet kuran, emekçileri örgütsüz, güvencesiz biçimde patronların iki dudağından çıkacak kelama mahkum eden sermaye güdümlü yapı yetmezmiş gibi; UBP-DP-YDP hükümetince bir de “tüzük” kondu halkın önüne…
Üstelik, hak, hukuk, adalet ve özgürlük kisvesi ile ağızlarına hiç yakışmayan sözlerle “sunuldu” bu tüzük…
Öncelikle, UBP-DP-YDP hükümeti, hak arayışına girecekse eğer sendikasız, güvencesiz, uzun ve esnek çalışma saatlerine maruz kalan, buna rağmen geçinemeyen özel sektör emekçilerinden işe başlamalıdır. Ayrıca, döviz karşısında eriyen TL’yi seyretmek yerine kamucu politikaları çalıştırmayı hedeflemelidir.
Hukuk arayışına girecekse, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran, TC hükümeti tarafından bir lütufmuş gibi sunulan, şehrin göbeğindeki ağaçlık alanların katledilerek inşası yapılan külliye ve aynı çatı altında yapımı gerçekleştirilen Yüksek Mahkeme binasına hayır diyerek gerçek bir hukuk anlayışına sahip olmalıdır.
Sermayedarlara teşvikler verirken küçük esnafa vergi cezaları yağdırarak değil ekmek kavgası veren emekçilerin maaşlarını açlık sınırının altında belirleyen Asgari Ücret Komisyonunu ortadan kaldırarak ve asgari ücreti kamudaki en düşük maaşa eşitleyerek sosyal ve hukuksal açıdan adaleti sağlamayı başarmalıdır.
UBP-DP-YDP hükümeti, gerçek özgürlüğü, gericilik ve muhafazakarlaştırma politikalarına dur diyerek; kadına yönelik şiddet, cinayet ve çocuk istismarı vakalarının önüne yapıcı çözümlerle geçip; cinsiyete, cinsel yönelime, etnik kökene, ırka yönelik ayrımcılığa izin vermemelidir.
Çok iyi biliyoruz ki, tüm bu önermeler ve çok daha fazlası hükümet edenlerin önüne konsa da buna yönelik hiçbir adım atılmayacak. Zaten tarihsel olarak da son dönemde dayatılan tüzükle de bu durum apaçık görülüyor.
Kıbrıslı Türk halkına yeterince Türk değilsiniz de dendi; siz üretmeyin biz size bakarız da dendi; asalak toplum yapısı da kurulmak istendi; kültürüne, sanatına, dansına, sporuna müdahale de edildi, şimdi de inanç (veya inançsızlık) özgürlüğüne dayatma tüzük ile müdahale ediliyor.
On yıllardır TC egemenlerinin de Kıbrıs’taki işbirlikçilerinin de anlayamadığı yegane olgu Kıbrıslı Türk halkının onların kabına sığmadığı gerçeğidir. Özgürlük kisvesi ile tek bir dinin tek bir mezhebini halka dayatıp, kız çocuklarının başını kapatmaya çalışan zihniyetlerin; ne adamızda ne de kktc denen yapının hükümet koltuklarında işi var. AKP–MHP eliyle Türkiye halklarına on yıllardır zulmeden Türk-İslam sentezini halk olarak çok iyi biliyoruz. Dünyadan, yaşadığı coğrafyadan, haktan, hukuktan, özgürlükten, çocuk haklarından bir haber olan UBP-DP-YDP hükümetinin dar çıkarları uğruna el pençe divan halini görüyoruz. Kafalarını AKP-MHP eli ile dayatılan siyasal İslam kıskacından çıkartıp, yakın coğrafyamıza baksalar, görecekleri; seküler yaşam ve laik toplum anlayışını hayata yerleştirmeyi becerebilen Kıbrıslı Türk halkından başka bir şey olmayacaktır!
O nedenle emekçilerin sesinin bir arada yükselmesine, örgütlü gücün sokakta bir arada, sıkılaşarak hadlerini aşmasına hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyuyoruz…
Sanatın sokakla buluşmasına; laik toplum yapımızın korunmasına; bilimin yolumuzu aydınlatmasına giden yolda buluşmak ve kenetlenmek üzere sizleri 1 Mayıs yürüyüşümüze çağırıyoruz.
1 Mayıs Perşembe günü saat 17.00’da Çağlayan Parkı’nda Baraka kortejinde buluşalım! Önce Kuğulu Park’a, daha sonra ise ara bölgedeki etkinliğe yürüyeceğimiz eylemimizde buluşalım!
Örgütlü gücümüz, sözümüz ve şiarımızla bugüne vuralım yarını kuralım…
