Kemerli kapının aralığından katarın(1) sesini dinlerdi küçük kız. Puh puh puh… Ardından ‘kıh-kıh’ sesiyle dizlerinin üzerine çöküşlerini izler, önlerindeki saggullaya(2) dudaklarının arasından çıkardıkları sesle tükürük doldurmalarına tanık olurdu. İnatçı olduklarını, hatta kervanı yürüten adama kafa tuttuğunu hatırlar, ‘ısırır ha’ ikazlarını dikkate alıp yanlarına gitmeye korkardı. Dinlenirken geviş getiren (döve) develeri izlerdi usulcacık… En çok da peşenk adı verilen katarın önünde giden erkek deveden çekinirdi. Mesarya’nın tozlu, sıcak havasında sıra sıra oturan develer, zamanın tüccarlarının en yakın arkadaşlarıydı.
***
Kıbrıs’ın sıcak ve kurak iklimine uyum sağlayabilen develer, 14. yüzyıldan itibaren 19. yüzyıla kadar adamızda yoğun olarak yaşadılar. Kıbrıs’ta bulunan develer, tek hörgüçlü bir cinse sahipti ve daha fazla taşımacılık ve ulaşım sağlamak için kullanılmaktaydılar. Devecilik yaygın bir meslek olarak yapılmaktaydı. Köylerden alınan saman, arpa, buğday gibi ürünler, develere yüklenir ve satılmak üzere şehere(3) gidilirdi. Yük taşıdıkları bu torbalara harar adı verilirdi. Hararların içine bazen harup, nar, kiremit gibi mallar da konurdu. Küfeler içinde üzüm ayrıca guggurga denen kamıştan yapılmış dar uzun kafesler yardımıyla tavuk da taşınırdı.(4) Deve katarları en az üç-dört deveden oluşurdu. En önde giden erkek deveye peşenk denirdi. Deveciler yüklerini yükledikten sonra tek hörgüçlü peşenge binerek giderlerdi. Kıh kıh denerek oturtulan develere “hade, kalk” gibi komutlar verilerek ya da hafifçe boynunu dürterek kalkmaları sağlanırdı. Devecilerin geldiği, katardaki son hayvana takılan zil sayesinde anlaşılırdı.
Devecilerin kullandığı iki kulplu toprak su bardaklarına halk arasında deveci bardağı denirdi. Böyle denmesinin nedeni, devecilerin, bardaklarını kulplarından develerin üzerlerine asmalarıydı.
Deveciler Hanı
Şeherde develer için yapılan hanlar bulunmaktaydı. Üst katında konaklama yerleri bulunan hanların bahçesinde ise develer dinlenmekteydi. Bilinen en büyük hanlardan birisi, Osmanlı Dönemi’nde inşa edilen Lefkoşa’da Selemiye Camisi’nin güney yüzünde bulunan “Deveciler Hanı” idi. Han o dönemde iki geniş kapısı bulunan, ortasında geniş bir su haznesiyle, büyük yalakların bulunduğu, alt katında hayvan ağıllarının üstte ise konaklama yerlerinin olduğu bir yapıdaydı. Kerpiç ve ahşaptan yapılan; kemerleri, sündürmesi ile içinde büyük bir dut ağacı olduğu rivayet edilen han, 1950’li yıllara kadar korunmuş ancak 1965-66 yıllarında tamamen yıkılmıştır. Şimdilerde yıkılan hanın yerinde, bir otopark alanı bulunmaktadır.
***
Develerin Kıbrıslı Türk Edebiyatına Yansımaları
Yaklaşık 500 yıl ada sakini olan develer, edebiyatımıza da hatırı sayılır oranda atasözü ve deyim bırakmıştır. Bunun yanında çocuk oyunlarında da adı geçmektedir. Bunlardan bazıları şöyledir:
Deve kini gütmek: Yapılan kötülükleri hiç unutmamak, kin bağlamak.
Deve çalar zilini dengi dengine: Her birey kendine uygun kişilerle işbirliğine girişir.
Deve tellalı: Çok uzun boylu kadınlara söylenen bir söz.
Döveye bininca, çalı arkasında gizlenmeg olmaz: Herkesçe bilinen bir iş yaptığın zaman inkar edemezsin.
Devenin hatırı yoksa devecinin hatırı vardır: Bir kimsenin yapacağı bir işte işin
kendisinden fazla, işi yaptırana karşı sevgi ve saygı duyması.
Deve silkinse eşeğe yük çıkar: Varsıl birisinin küçük gördüğü işler ya da
önemsemediği mallar yoksullar için servettir.
Döveye Binermin Oyunu
Daha çok büyük bir kişi ile küçük bir çocuğun arasında geçen bir oyundur. Karşılıklı oturan büyükle çocuk parmaklarını kenetleyerek ellerini deve biçimine sokar. Sonra büyük, çocuğa:
“Döveye biner min?
Halebe gider min?
Halebde bir guş var
Gorkarmın, gorkmazmın?”
sorularını sorar. Çocuk “Gorkarım” ya da “Gorgmam” yanıtını verir. “Gorgmam” derse eller çözülerek çocuğa doğru ani “Paf” denir. Çocuk korkuyla karışık bir heyecan duyar. Sorma sırası çocuğa gelir. Çocuk da aynı soruları yöneltir. Oyun böylece sürüp gider.
Kültür yaşayan bir olgudur. Develer de günlük yaşantımıza, kültürümüze birçok şey katmış Kıbrıs’ta bolca bulunduğu zamanlarda. Kıbrıs’ın kuzey coğrafyasında, en son 1970’li yıllarda görülen develer, artık siyah-beyaz fotoğraflarda, nenelerimizin dilinde bir çocukluk anısı olarak yaşamaktalar.
Sözlük
(1)Katar: Deve kervanı.
(2)Saggulla: Torba.
(3) Şeher: Lefkoşa
Kaynak
(4) Kıbrıs’ta Deve, Nazım Kaşot.
Atasözleri ve deyimler:
Erdoğan Saraçoğlu, Kıbrıs Ağzı, Ateş Matbaacılık Ltd, Lefkoşa 2009.
6 Bener Hakeri Hakeri, Hakeri’nin Kıbrıs Türkçesi Sözlüğü, Samtay Vakfı Yayınları: 8, Gazimağusa 2003.
Mustafa Gökçeoğlu, Kıbrıs Türk Ağızları Sözlüğü, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları: 1637, İstanbul 2006.
Oyun
Oğuz Yorgancıoğlu, Kıbrıs Türk Çocuk Oyunları, Adam Yayınları, Lefkoşa 1997.
Fotoğraf Arşivi
Mustafa Korkut