Mukadderat – Ayşe Dilara Öztürk (Film İncelemesi)

Anlamı “kader” olan bu kelime, devlet, toplum, aile gibi kurumlar tarafından biz kadınlara biçilen alışılmış bir kaderi yaşamanın dışına çıkabileceğimizi ve asıl o zaman kendi hayatımızda figüran değil başrol olarak anlam ve değer bulabileceğimizi anlatan feminist bir hikayeye dönüşüyor. Sultan isimli bir kadının 40 yıllık eşini toprağa vermesiyle başlıyor bu hikâye. Sultan, eşinin ölümünden hemen sonra yaşadığı yalnızlık duygusundan korktuğu için yeniden evlenme kararı alır ve bunu çocuklarıyla paylaşır. Ancak çocukları Nevzat ve Reyhan, annelerinin bu kararını tepkiyle karşılar. Neden yeniden evlenmek istediğini anlamazlar. Anlamadıkları gibi, kararına saygı da duymazlar. Film boyunca kasabada hâkim olan ‘elalem ne der’ bakış açısının gösterilmesi ve karakterlerin buna karşı durması dikkat çekicidir. El alemcilik anlayışına göre, Sultan artık dul bir kadındır ve öyle de kalmalıdır. Kocasından kalan harçlık ile (tekrardan evlenmemek şartıyla) bağına bahçesine bakıp, yıllardır olduğu gibi dümdüz ve geleceksiz bir hayat yaşayıp amaçsız olması beklenilir.

Fakat Sultan dişli ve inatçı bir karakterdir. Bu yüzden yana yakına yeniden evlenme ve kendine bir uğraş bulma dürtüsüyle başka insanlarla tanışıp onların evlilik hakkındaki düşüncelerini öğrenmeye çalışır. Birisi eskiden onu beğenen ve evlenmek isteyen mahalle bakkalıdır. Diğeri ise pazarda taze olmayan ürünler satan bir pazarcı. Fakat birisi var ki Sultan’ın bakış açısını tamamen değiştirir. Bu kişi sayesinde Sultan, ikinci baharını yaşamak için yeniden evlenmesine veya başında duracak bir erkek figürüne ihtiyacı olmadığını anlar. Bundan sonrası ise kendini seçmektir. Sultan’ın hikâyesi, yalnızlık korkusuyla başlayan bir serüvene dönüştükçe, kendini keşfetme ve güçlenme sürecine evrilir. Bu, onun hem bireysel hem de toplumsal düzeyde etkileyici bir dönüşüm yaşadığını gösterir.

Film ilerledikçe Sultan, yeniden evlilik fikrinden vazgeçerek kendi ayakları üzerinde durmayı seçer. Külüstür düldülüne atlayıp kendi bahçesinde yetiştirdiği sebzeleri satmak için pazara doğru yola koyulur. Elinin hamuruyla erkek işine karıştığını ve pazarcılığın ona uygun olmadığını söylerler. Hiçbirini duymaz, bildiğini okur. Pazarcılıkla beraber bir de pansiyon işletmeye başlar. Kasabadaki kadınlara bu pansiyonda iş vererek destek olur. Birisi perde asar, diğeri cam siler, öbürü yemek pişirir. Başardıkları şey ise birlik olmaktır. Sultan kendini buldukça başkalarına da ışık olur, yol açar. Sultan’ın bu girişimleri, küçük bir kasabada bile güçlü bir kadın figürünün nasıl büyük bir kadın dayanışmasına öncülük edebileceğini ve kadınların isterlerse her şeyi başarabileceğini gösterir.

Özetle Mukadderat, bireyin toplumsal baskıları ve bireysel korkularını aşarak nasıl gerçek bir değişim yaratabileceğinin hikâyesidir. Sultan’ın korkularını cesarete dönüştürmesi, hem kendi hayatını anlamlı hale getirir, hem de başkalarına ilham olur. Bu film erkek egemen toplumda kadının bireysel direnişinin ne kadar büyük ve önemli olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak Mukadderat, kadın hikâyesi üzerinden aile, tabular ve bireysel direniş temalarını sıcak, duygu yüklü ve düşündürücü bir anlatımla işler. İzleyiciye sadece bir hikâye sunmaz aynı zamanda hayat, kadın gücü ve toplum üzerine düşünme fırsatı da verir.

Leave a Reply

Facebook6k
Twitter2k
646