Usta bir şairin şiirlerini bestelemek de ustalık gerektirir. Brecht’in bu yolda tanıştığı bestecileri bulacağınız makalemizde müziğin sorgulayıcı yanını cesurca ortaya koyan eserlerini de daha net anlayacağız. Hala bir Argasdi edinmediyseniz en yakın gazete bayinize, Khora Kitabevlerine ya da Baraka Kültür Merkezi’ne uğrayabilirsiniz…
Asıl adı Eugen Berthold Friedrich Brecht olan Bertolt Brecht, 10 Şubat 1898’de Augsburg’da dünyaya geldi. 20. yüzyılın en etkili Alman şairi, oyun yazarı ve tiyatro yönetmeni olarak nitelendirilir. Eserleri uluslararası alanda da saygı ile kabul görmüş ve ödüllendirilmiştir. Kendisini “Komünist” olarak tanımlayan Brecht’in hayatımızda ve bakış açımızdaki yeri göz ardı edilemez. Brecht’in şiirlerine ezgilerle hayat veren ve 1900’lü yıllardan günümüze gelen, ismi Brecht ile anılan 3 besteci Kurt Weill, Hans Eisler ve Paul Dessau’dur. Brecht ile hem politik hem de müzikal anlamda en fazla bağı bulunan besteci 17 şiirinin 13’ünü melodilerle buluşturan Kurt Weill’dir.
Kurt Weill, 2 Mart 1900-3 Nisan 1950 yılları arasında yaşamış, 1920’lerin sonlarında yazdığı müzikaller ve şarkılarla Almanya‘da oldukça popüler olmuştur. Eserleri, Alban Berg, Darius Milhaud ve Stravinsky gibi besteciler tarafından beğenilmiştir. En çok bilinen eseri ilk kez 31 Ağustos 1928‘de sahnelenen Üç Kuruşluk Opera‘dır. Kurt Weill ve Brecht 1927-1933 yılları arasında ölümsüz yapıtlara adını yazdırmıştır. Weill, John Gay’in yazmış olduğu Dilenciler Operası üzerine Bertolt Brecht ile beraber çalışmış ve bu eserdeki olaylar dizisini koruyarak Brecht’in sözleriyle yeni besteler oluşturup, yolculuklarını başlatmıştır. Yoksulluk, sefalet ve haydutluğun kol gezdiği 1920’ler Londra’sını arka planına alan Üç Kuruşluk Opera, Berlin’de sahnelendi. Bu sahne, sonraları Brecht’in tiyatrosu olarak anılacak olan –ve hâlâ yaşayan- Berliner Ensemble’dı. Brecht’in metniyle Weill’ın müziği müthiş bir uyum yakalamıştı. Bu “bambaşka” bir operaydı.
Kurt Weill müziğinin derinlerine inecek olursak; “Kurt Weill’ın müziği, olabildiğince geniş bir izleyici kitlesine ulaşmayı hedefleyen, oyuncuya belirli tavırları dile getirme olanağı vererek doğrudanlığın altını çizen, eylem ve söylemin koşutluğunu önemseyen, birbirinden farklı tarz ve elemanlardan beslenebilen, çoğul yapılı (caz, dans müziği, kabare, halk müziği, marş, vb.) sıradan olanı yeniden işleyip yabancılaştıran ve emin olunan her şeyi sorgulamaya çağıran parodik, alaycı bir müziktir’’.(1) Yaşadığı dönem, Batı müziğinde 1910’dan günümüze uzanan 1. ve 2. Paylaşım Savaşı’nın olduğu, atonalite (tondışı sesler) kullanılan, teknolojinin hayatımızda yer aldığı Çağdaş Dönem olsa da Weill’ın müzik anlayışında 1750-1800’lü yıllarda ortaya çıkan Klasik Dönemin etkileri görülür. Buna bağlı olarak Weill’ın kariyerinde etkili olmuş besteciler, Klasik Dönem bestecileri Mozart ve Mahler’dir. Mozart’ın ‘müzikal ekonomi’, ‘saydamlık’ ve ‘doğrudanlık’ kavramları ve Sihirli Flüt eseri Weill’ın müziğini de etkilemiştir.
Kurt Weill, Nazi Partisi’nin iktidara geldiği 1933 senesinde Almanya’yı terk etmek zorunda kalır. Böylece Brecht’le olan 6 yıllık işbirliği de sona ermiş olur. ABD’ye yerleşir ve Broadway müzikallerinin aranan bestecisi haline gelir. 1950’de hayatını kaybeden Weill’ın müzik dünyasında bıraktığı etki, Brecht’le geliştirdikleri yeni bir sahne müziği anlayışı olmuştur. Hayatı boyunca toplumundan kopuk olmayan işlevsel bir sanatı savunan Kurt Weill’ın müzikleri hâlâ dipdiri ve hâlâ bizleri emin olduğumuz her şeyi yeniden sorgulamaya davet ediyor…
Günümüze gelecek olursak, Kıbrıs’ta da sergilenen Genco Erkal yorumu ile dinlenecek ‘Bertolt Brecht’ eserlerinin yerini ne tutar bilmiyorum. Söner görkemli ışıklar, başlar şiir, birleşir Weill’ın müziği ve Brecht seslenir;
Ben Bertolt Brecht
Kara ormanlardan taşımış şehre anam beni
Çekip gidene dek ben bu Dünyadan
Çıkmayacak ormanların soğuğu içimden…
(1 )http://haber.sol.org.tr/serbest-kursu/ben-kurt-weill-haberi-55136
https://www.youtube.com/watch?v=C2ODfuMMyss- Sihirli Flüt Operası
Recent Comments