Müziğin kökeni gibi üzerinde tonlarca akademik araştırma yapılmış, müzikoloji, müzik antropolojisi, müzik etnolojisi ve kültürel müzikoloji gibi adlarla anılan etno-müzikoloji dalı da dahil onlarca dalda araştırmalar yapılmış bir konuyu neden okuyasınız? Kişisel gelişim mi?! Sanmam. Müzisyen değilseniz, müzik ile de ilgilenmiyorsanız “bana ne müziğin kökeninden” diyebilirsiniz. Peki; şunu da diyebilir misiniz? “Duygudan, kültürden, hikâyeden, hayatın manasından, acıdan, sevinçten, aşktan, öfkeden, dayanışmadan, paylaşımdan da bana ne!” Bence diyemezsiniz, dememelisiniz. Müzik işte, tüm bunlar ve daha fazlasıdır. Tam da bu yüzden kökenine bakarsak, işlevini, ortaya çıkışını anlarsak, yazının başında bahsettiğimiz tonlarca araştırmanın neden yapıldığını daha iyi anlar, yaşadığımız dijital çağda bugünün kapitalist kâr amaçlı şirketlerinin, aslında insanlık tarihinin kültürüne, duygusuna nasıl saldırdığını anlamaya başlarsınız.
Müziğin kökeni en kaba yaklaşım ile iki temelde incelenmeye başlıyor, biri ontolojisi (var olması) diğeri etimolojisi (sözcük kökenleri). İlk önce var olmasından başlayalım.
Müziğin Ontolojisi (İlk Şarkı)
Tarih öncesi diye tanımlanan zamanda müziğin ortaya çıkmasına ilişkin fikirlerimiz aslında insan kaynaklı sesin oluşabilme koşullarına bağlıdır. Bu da insanın fizyolojisinden geçmek zorundadır. Türümüzün ata(ana)larının kafatası ve çene kemikleri incelendiğinde evrimsel çizelgede şarkı söyleyebilecek anatomiye bir milyon yıl önce kavuştuğumuz tahmin edilmektedir. Tabii ağız ve çeneden önce diğer uzuvlar ile de müziğin yapılabileceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Yani müziğin varlığı en az bir milyon yıl önceye dayanıyor.
İlk Enstrüman (Bilinen)
2008 yılında Almanya’nın güneyinde bulunan flütler 43,000 yıl öncesine ait. Bir taş çağı mağarasında bulunan bu enstrümanlar, mamut ve akbaba kemiklerinden yapılmış dört delikli flütlerden oluşuyor.
Sözcüğün (Music, Candomble, Raga, Wai Khru) Etimolojisi
Batı merkezli anlayışta kullanılan sözcük olan music (muse-ic) Antik Yunan’dan hayatımıza girdiği bilinen ilham perilerinin ismi olan “müs” den gelmektedir. Ic eki ise ait, onlardan anlamında kullanılmaktadır. Mitolojide esin ve yaratıcı düşüncenin perileri olan müzlerin annesi ise Mnemosyne diye bilinen hafıza tanrıçasıdır. Mnemonic hatırlatıcı veya memory hafıza olarak İngilizce’de hala kullanılıyor. Müzik dediğimiz şeyin aslında ”Müz”ler aracılığı ile yaratıcılık ve ilhamla kolektif kültürün, nesillere aktarılması ve insanlığa yayılması anlamında kullanıldığını iddia etmek doğru olacaktır. Şöyle ki museum (müze) sözcüğü de buradan gelmekte ve iddiayı güçlendirmektedir. Toplumların tüm kültürünü dilden dile aktaran, hatırlatandır da müzik. Hindistan ve çevresinde kullanılan raga sözcüğü ise “insanların kalplerine ve akıllarına iz bırakan” anlamında kullanılmakta, Tayland çevresinde kullanılan Wai Khru ise “hatırlatan saygın usta” olarak karşımıza çıkmaktadır. Farklı isimlerle de olsa müziğin, yaşamı sadece taklit etme, yansıtma değil nesiller boyu kültürel bir hafıza görevi ile bugünlere de taşıdığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Fonograftan Spotify’a
Edison’un fonografı keşfetmesi ile ilk kez müzik, üreticisinden ve hatta toplumundan bağımsız yer değiştirmeye başlar. Kökeninden anlaşıldığı gibi bu kadar güçlü ve değerli bir şey olan müziğin meta haline gelip satılabilme imkanları ortaya çıkar. Böylece kaydedilen müzik satışa çıkma imkânı ile Avrupa ve Amerika’nın büyük plak şirketlerinin oluşumunu tetikler. Plak, kaset, cd ve mp3’e dönüşen “hayatın anlamı, duygusu” kapitalizmin gelişimi ile kendini piyasada bulur. Günümüze geldiğimizde dijitalleşen müzik Spotify, Apple Music, Amazon ve Youtube Music gibi streaming platformlarından üyelik ve abonelik yöntemi ile satılmaya devam ediyor. IFPI’nin (Uluslararası Fonogram Endüstrisi Federasyonu), yayınladığı raporunda streaming müzik alanının, özellikle de ücretli aboneliklerin 2018’de ne noktaya geldiğini gözler önüne seriliyor. Rapora göre 2018’de dinleyiciler streaming platformlar üzerinden her hafta 17,8 saat müzik dinlemiş ki bu eski bir veri. 2022’nin ilk yarısında açıklanan bir rapora göre, müzik endüstrisi ABD’de 7.7 milyar dolarlık güçlü bir gelir elde etti. Şu an bu platformlarda beş yüz milyonu aşan abone sayıları mevcut artık. Yapay zekâ sayesinde dinlemekten hoşlanacağınız olası listeler özellikle Spotify tarafından hazırlanabiliyor.
Müzik yalnızca müzik değildir. Nasıl ki estetikten, ahenkten yoksun bir fikir yazısı düz yazı ise; fikirden, hikâyeden yoksun bir müzik de yalnızca nağmedir. Yalnızca nağme veya yalnızca fikir yazısı da değerlidir ama bu onların eksik olduğu gerçeğini değiştiremez.
Duygudan, kültürden, hikâyeden, hayatın manasından, acıdan, sevinçten, aşktan, öfkeden dayanışmadan, paylaşımdan ve kültürleri aktarmaktan taraf olan müzik de müzisyen de saldırı altında… Saldırı varsa direniş de olacaktır. İşte tam da bu yüzden hayatın, kültürün ve duygunun direniş müzikleri ile var olmaya devam etmeliyiz. Piyasa ve satış ilişkilerinin yerine dayanışma, yerellik-evrensellik, özgünlük, özgürlük için üretmeliyiz müziği, devirmek için bu düzeni.
Kaynaklar
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1840141
https://www.zdergisi.istanbul/makale/muzigin-kokeni-322
Recent Comments