ON’lar halkın devrimci yolunda yaşıyor! – Merin Olgun

Kanlı soğuk sularında yiğitler ölür

Kızıldere sen daha niye çağlarsın

Gelir mi sandın bir daha Çayan’lar

Kızıldere durmaz yaşın ağlarsın

Yakın geçmişin en karanlık sayfalarından birini aralayalım, bu karanlık sayfanın içinde arkadaşlarının idamlarını önlemek amacıyla Mahir Çayan ve on yoldaşının unutulmayacak direnişi yer alıyor.


Kızıldere’ye giden yol, inancın, azmin, devrimci dayanışma ve yoldaşlığın yoludur. O yolun en keskin virajı, 16 Mart 1971 tarihinde THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) öncülerinden Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan’ın Sivas Gemerek’te yakalanarak tutuklanmasıyla dönülür. Bir tarafta 12 Mart 1972’de verilen muhtıranın sert etkisi, diğer tarafta gerçekleştirdiği tutuklamalarla 1960 darbesinin intikamını almak isteyen T.C. egemenleri, öte tarafta ise idam kararı verilen Deniz Gezmiş ve on altı arkadaşı… Sert rüzgarların estiği böylesine bir dönemde farklı şehirlerde yaşamalarına, farklı örgüt ve fraksiyonlarda yer almalarına rağmen THKP-C’li (Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi) devrimciler, Denizlerin idamına dur diyebilmek için, Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Hüseyin Cevahir, Necmi Demir, Oktay Etiman ve Ziya Yılmaz 17 Mayıs 1971’de İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom’u kaçırır ve taleplerini açıklayan bir bildiri yayımlayarak, tutuklanan devrimci arkadaşlarının üç gün içinde serbest bırakılmasını, idamın kararlarının kaldırılmasını isterler. Ancak Elrom egemenlerce çoktan gözden çıkartılmıştı, bu nedenle baskı artıyor, kapı kapı dolaşıp devrimciler ölü ya da diri ele geçirilmek isteniyordu. Bu kargaşa içerisinde 22 Mayıs 1971 günü Elrom öldürüldü. Elrom’un öldürülmesinin ardından hükümet tarafından Mahir Çayan ve yoldaşlarına karşı daha geniş bir arama başlatılır. 29 Mayıs 1971’de Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir, Maltepe’de bir evde kuşatılırlar. Bu kuşatma tam üç gün sürer ve kuşatma sonrasında 1 Haziran sabahı Hüseyin Cevahir perdenin arkasında nöbet tuttuğu sırada keskin nişancı tarafından vurularak öldürülür. Mahir Çayan ise yaralı olarak ele geçirilerek cezaevine gönderilir. Cevahir evden çıkarılırken üzerinde tam yirme beş adet kurşun bulunuyordu. Öte yandan THKO davasında karar üç kişiye indirilir. Bu isimler Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’dır. İdam kararının haberini duyan THKP-C’li devrimciler Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ziya Yılmaz ile THKO’dan Cihan Alptekin ve Ömer Ayna, buna engel olmak için bir adım daha atmak isterler ve on beş metre uzunluğunda bir tünel kazarak Maltepe Cezaevi’nden firar ederler. “Tünel kazarak cezaevinden kaçma” eylemi Türkiye genelinde siyasi anlamda kayıtlara giren ilk tünel kazıp kaçma eylemi olur. Tüm bu yaşananlar tam bir kaos ortamı yaratırken, 19 Şubat 1972 günü saat 07:00 sularında Ulaş Bardakçı kaldığı evde kuşatılır ve evin arka kapısından kaçmaya çalışırken emniyet güçleriyle girdiği silahlı çatışmada öldürülür.

Kızıldere…
Cezaevinden kaçan Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ertuğrul Kürkçü, Hüdai Arıkan ve Ertan Saruhan, 26 Mart 1972’de üç İngiliz görevliyi rehin alır. Çayan ve arkadaşları İngilizlerin aracıyla 27 Mart 1972 gecesi yanlarında rehineleriyle birlikte, arkadaşlarının kalmakta olduğu Kızıldere muhtarının evine ulaşırlar. Köy halkının ihbar etmesi ve muhtarın iş birliği sonucu 30 Mart 1972 günü Mahir Çayan ve dokuz arkadaşı, Kızıldere’de üç İngiliz görevliyi rehin tuttukları evde kuşatılır. Teslim olun çağrılarına hiçbir şekilde kulak vermeyen “on”lar taleplerini i-yineliyordu. Polis ve askerin görüşme talebine dışarıya çıkarak yanıt veren Ertuğrul Kürkçü çıktığı anda yaylım ateşine tutulur. Çatışma süsü vererek yaşanan katliamı örtbas etmek isteyen egemen anlayış, kuşattığı köy evini makinalı silahlar ile tarar. İçerde çarpışan devrimciler ise teslim olmak yerine hep birlikte gündoğdu marşını söylüyorlardı. Mahir Çayan evin çatısında son sözlerini söylediğinden habersiz “biz bu yola dönmek için çıkmadık, ölmek için burdayız” diyordu. Konuşması henüz bitmeden bir keskin nişancı tarafından başından vurularak katledildi. Mahir Çayan, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna ve Saffet Alp, Kızıldere’de devrimci kararlılık ve dayanışmanın tarihe geçen bir örneğini göstererek katledildiler. Katliamdan sadece alt kattaki samanlıkta bulunan Ertuğrul Kürkçü kurtulabildi.

“On”lar hala yaşıyor

“On”lar, 1971’de emperyalizmin tahakkümüne, Türkiye halkları için eşitsizliğe, sömürüye, emperyalist uşaklığına karşı başkaldırının en önemli sembolleri oldular. Onları yok ederek devrimci hareketi ortadan kaldırabileceğini umut eden faşist kontrgerilla merkezleri, Türkiye’yi bir kan, işkence ve baskı denizine dönüştürdüler. Ama bu katliamdan sonra istedikleri olmadı. Devrimci hareket “On”ların öldürülmelerinin üzerinden iki yıl geçmeden onların anısıyla çok daha büyük bir güç kazanarak yeniden yeşerdi. Mahir Çayan’ın “Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik!” sözleri 1970 sonrasının Devrimci Gençliği için faşizme karşı direnişin parolası olmuştur. Onlar, boyun eğmeyen bir devrimcilik kültürünün yerleşmesinin bugüne dek yaşayan sembolleri oldular. Onlar, 1960’lı yılların Devrimci Gençlik hareketleri ve 12 Mart faşizmine karşı silahlı direnişin ifade ettiği değer ve ilkelerin en parlak temsilcileri olarak sonraki kuşakların hafızasına kazındılar.

Onlar halkın devrimci yolunda yaşıyor…