Yerleşik hayata geçilmeden önce insanlar yiyecek bulabilmek, mevsimlerin zorlu koşullarından kaçabilmek, tehlikelerden uzaklaşabilmek amacıyla sürekli göç ederlerdi. Günümüzde ise sebeplerde farklılıklar yaşansa da temeldeki amaç aynı; daha iyi bir hayat sürdürebilmek. Büyük şehirlerin kurulduğu günümüz dünyasında iş bulabilmek hedefiyle kırsaldan kente yaşanan, özellikle Ortadoğu’daki savaşlardan kaçıp batıya gitmek amacıyla yapılan, yıllarca süren eğitim hayatı sonrasında ülkesinde istediği alanda iş imkânı bulamayan gençlerin gerçekleştirdiği göçler toplumsal olarak dert edinmemiz ve yüzleşmemiz gereken bir gerçektir. Bir yandan göçlerin toplumsal sebeplerine ve sonuçlarına bakmak gerekirken bir yandan da bireysel olarak insanlarda yarattığı olumlu ya da olumsuz etkileri de değerlendirmek lazım. Farklı bir kültürün içine giren bireyin o kültüre ne kadar ayak uydurabileceği, kendi kültürünü ve kökünü ne kadar koruyabileceği, göç ettiği toplumun bir parçası olarak hissedip hissedemeyeceği gibi bireysel sorunlar sonuç itibariyle toplumu da etkileyen olgular olacaktır.
Savaş ve göç
Göç edilen yerle, farklı sebeplerden dolayı ayrıldığımız ya da ayrılmak zorunda kaldığımız yerin kültürü, yaşantısı hatta belki dili, dini vb unsurları farklı olabilir. Bu farklılıklara kendi kültürümüzü de koruyarak alışmak göç edilen ülkede toplumun bir parçası olmamızı sağlayacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken göç kaynaklı oluşan kültür çatışmaları yerine kültürlerin varlıklarını koruyarak kaynaşabilmesi ve renklenebilmesidir. Günümüz dünyasında göçlerin çoğu savaşlar sebebiyle ve iş bulma amacıyla gerçekleşir. Savaş sebebiyle göç eden insanlar sadece vatanlarını değil sahip oldukları bütün mal varlıklarını da geride bırakmak zorunda kalırlar. Bu durum da yaşanan psikolojik travmalara ekonomik olarak hayata sıfırdan başlama mecburiyetini de ekler. Dolayısıyla bu insanlar için göç edilen yerdeki kültüre alışmak gailesinden öte hayatta kalmak gailesi ağır basacaktır. Yeniden hayat kurmaya çalıştığı yerin belki de sadece dilini öğrenmekle yetinip kendi ülkesindeki alışkanlıklarına devam edecektir çünkü aklında olan ülkesine geri dönmek, göç ettiği yerde kalmamaktır. Köklerinin olduğu yere karşı hasretlik içinde, göç ettiği yerde aidiyet eksikliği yaşayacaktır. Yakın zamanda Türkiye’ye özellikle Suriye’den yaşanan savaş göçleri ülke içinde büyük sorunlar yaratmıştır. Bunun sebebi gelen insanların kültürlerinin çok farklı olması ve Türkiye’deki kültüre alışamaması değil tc devletinin göç eden Suriyelileri ucuz iş gücü olarak sermayeye sunması ve seçim politikaları doğrultusunda bu insanları kullanmasıdır. Bunun neticesinde Türkiye’de oluşan göçmen düşmanlığı, köklerinden uzaklaşan göçmenlerin toplumun bir parçası olamamasına, yani kök salamamasına da yol açmaktadır.
Ekmek ve göç
Ucuz iş gücü demişken insanların ekonomik sebepler doğrultusunda iş bulmak amacıyla gerçekleştirdikleri göçlere de bakmak lazım. Bu durumun etkilerini adamızda birebir yaşıyor ve milletçiliğe ve göçmen düşmanlığına varacak kadar istenmedik sonuçlarla karşılaşıyoruz. Bir insanın hayatını idame ettirebilmesi için yeterli bir ücret karşılığında çalışması gerekmektedir ve bu sebeptendir ki insanlar daha iyi gelir elde edeceklerine inandıkları yerlere göç ederler. Göçmen bir işçinin göç ettiği yerde uzun süre kalmak gibi bir derdi genelde olmaz çünkü asıl derdi ekonomik olarak kendini refah bir seviyeye çıkarmak ve ülkesine geri dönmektir. Fakat iş bulduğunuz, emek verdiğiniz, ekmek kazandığınız bir toprakta düzen oluşturmaya başladıktan sonra ayrılmak da zordur. Farkında olmadan oraya kök salmaya başlamışsınızdır. Aklınızda ülkenize dönmek olabilir, bunun özlemi içinde olabilirsiniz ama göç ettiğiniz yerde emek vererek oluşturduklarınızı bırakmak kolay değildir. Bu durum özelinde ülkemize baktığımızda özellikle Türkiye’den göç eden insanlar kendi kültürlerini bir şekilde kendileri gibi göç eden insanlarla yaşamaya çalışıyorlar. Tabi bunun Kıbrıs kültürüyle kaynaşarak yapılması, buradaki kültürü asimile etmeden gerçekleşmesi önemlidir. Tc devletinin ada yarımızda uygulamaya çalıştığı asimilasyon politikaları sonucunda Türkiye’den göç eden insanların asimilasyonun asıl sorumluları olarak görüldüğü bir durum var. Bu durum sadece Türkiye’den göç eden insanlara karşı değildir. Artık adamıza daha fazla ucuz iş gücü isteyen sermaye için 3.dünya ülkeleri olarak adlandırılan ülkelerden de bolca göç yaşanmaktadır. Ülkeye giriş çıkışların kontrol edilmediği, kara para ve mafyatik ilişkilerin arttığı, üniversitelerin yurtdışından işçi getiren acentelere döndüğü bir düzende yaşanan sorunların sorumlularını göç edenlerde değil bu kaostan nemalanan kişilerde aramak gerekmektedir.
Beyin ve göç
Yıllarca iyi bir gelir ve başarılı bir kariyer hayalleriyle dirsek çürüttüğümüz okul yıllarından sonra kapitalist sistem için sistemin çarklarını döndürmek amacıyla kullanıldığımız gerçeğiyle yüzleşmemiz geç olmuyor. İstediğimiz alanda ve statüde iş bulamayınca, “bu ülkeden bir şey olmaz” sitemiyle hayalimizi başka ülkelerde gerçekleştirme yoluna gidiyoruz. Kendi devletimizin bize sunmadığı imkanları başka ülkelerde aramaya başlıyoruz ve göç ediyoruz. Ama bu durum yeni bir hayat kurmaya çalışırken kendi kökümüzü unutmamıza ve hayallerimize yakınlaşmamızı sağlayan ülkelerin kültürüne, yaşantısına kapılmamıza yol açabilir. Oysa aynı toprakta yaşayan ağaçların köklerinin birbirine karışması ve aynı suyla beslenmesi mümkündür.
Recent Comments